Bu web sitesi, sitede gezinirken deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bu çerezler, web sitesinin temel işlevleri için gerekli olduklarından tarayıcınızda depolanan gerekli olanları içerir. Analiz etmemize yardımcı olması için üçüncü taraf çerezleri de kullanırız. ve bu web sitesini nasıl kullandığınızı anlayın. Bu çerezler tarayıcınızda yalnızca sizin izninizle saklanacaktır. Ayrıca bu çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz de vardır. Ancak, bu çerezlerden bazılarını devre dışı bırakmak tarama deneyiminizi olumsuz etkileyebilir.
İstanbul’da bir cevelan
2007’de açılan metrobüsün İstanbul için önemli bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Metrobüs toplu taşıma adetlerine yıkıcı bir düzen getirmesi ve aşırı uzun rotasıyla gündelik muhabbetlerde yerini alsa da bence bunlardan daha önemli olan yanı, darma-dağınık İstanbul’un önemli bir kısmını tek bir düzlem etrafında toplamasıdır. Metrobüs, birbirinden bağımsız olarak genişleyen ve büyüyen İstanbul’da toplu taşıma anlamında şehrin uzak noktalarını birbirine bağlayan önemli bir omurga görevi görür ve büyük şehrin önemli bir kısmını bir hat üzerinde düşünmemize imkân verir...devamı
2 gün önce
X-Raya takılan merhamet
Toplumdan yalıtılma önce önemli kamu kurumlarında, ardından “güvenlikli” yaşam alanlarında yani sitelerde, sonrasında kamuya ait olan binalarda/alanlarda yaygınlaştı ve ulaşım mekânlarını da içine almakta gecikmedi. Bu durumun kaçınılmaz oluşu ve insanların alışması ayrı konu ancak yeni durum yeni alışkanlıklar, kolaylıklar ve külfetler getirirken bir ölçüde samimiyeti, sıcaklığı ve merhameti de kapı dışında bıraktı. Sadece bunları değil elbette, kentin renkleri ve renkli hayatları da ulaşım mekânlarına giremez oldu...devamı
3 gün önce
Deniz Üstü Köpürür
Napoli-Katanya arasındaki feribot seferlerini düzenleyen TTT Lines firmasından aldığım biletimle gece yarısına doğru Napoli limanındayım. İtalya haritalarında, çizmenin tam ucundaki meşin yuvarlak gibi duran Akdeniz’in ağır abisi Sicilya’ya doğru ilk seyahatim bu. Uçakla gitmeyi deneyebilirdim ama fırtına havasında Akdeniz’i yararak ilerleyen dev bir feribotun sırt çantalı yolcusuydum artık. Bu iyi. Zaten ne o gün ne de daha sonra denizin üzerinde yol almaktan hiç vazgeçmedim. Mesafeyi uzatsa bile su yolunu takip ederek varmayı tercih etmenin, yolun kendisine bir güzellik atfetmekle ilgisinin olduğu ortada. O güzelliğin peşindeyim galiba. Yolculuk, varmak’tan güzel çünkü...devamı
4 gün önce
“Yer olmayan”ı yer kılmak
Marc Auge’ye göre modernliğin aldığı aşırı biçimin alameti farikalarından biri “yer olmayan yerler”in hayatımızda artıp yaygınlaşmasıdır. İçinde ilginç bir şey yaşamaya, duruma göre kuralları ihlal etmeye, bir yaratıcılık serdetmeye, duyguların coşmasına yer olmayan anonim ve geçici yerlerdir buralar. Zincir oteller, otoyollar, alışveriş merkezleri (AVM) “aşırı modernliğin” mekândaki tezahürleridir ve bu mekânlarda kimlik, aidiyet, hatıra, ilişki ilh. üretilemez. Aceleyle işe yetişmeye çalışırken aksi yöndeki yürüyen merdivende kırk yıldır görmediğimiz, kırk yıllık ahbabımızı bile görsek, bunun bir anlamı olmayacaktır. Durup ayak üstü dahi konuşmamız zordur. Yolda pek bir şey yaşamayız, üstelik pek bir şey yaşamayı da beklemeyiz. Bu yerler başlarda, henüz azınlıkken kendilerini gri renkleri, beton gövdeleriyle, etrafındaki geniş otopark ve park halkalarıyla kent mekânından ayırır. Yapay ışıklandırmayla da günden, güneşten, zamandan kopar. Kumarhane ve AVM’lerde zamandan kopuş; sonsuzca, kesintisiz olarak alışveriş yapabilmek, kumar oynayabilmekle ilgilidir. Fakat zamanla tecrübe kazanmaya elverişli, insanlarla duygusal ilişkiler kurmaya elverişli olmayan bu mekânlar giderek artar. Hayatımızı geçirdiğimiz bütün mekânlar, içinden teğet geçtiğimiz “yer olmayan” mekânlara döndüğünde, yersiz yurtsuz kalmış oluruz. Tıpkı Cortázar’ın “Ele Geçirilen Ev” hikayesinin son sahnesindeki gibi...devamı
5 gün önce
Bosna Hersek’te Kurban Bayramı
Bosna Hersek’te, eskiden, bayramın gelişi teflerle, davullarla, bayraklarla, bir çubuğun ucuna bağlı beyaz mendillerle ve tekbirlerle haber veriliyormuş. Arefe günü ikindi namazından sonra toplar atılırmış. Akşam da kandiller yakılır, yatsı namazından evvel salavatlar getirilirmiş...devamı
8 gün önce
Sanatın köklerinden kopuşu ve yeni arayışlar: Luca Siniscalco
Luca Siniscalco, kendi kuşağı içerisinden çalışmalarını ilgiyle takip ettiğim İtalyan bir akademisyen. Çağdaş Alman felsefesi ve edebiyatı, estetik, çağdaş sanat, sembolizm ve din felsefesi gibi pek çok alanda üretimlerini sürdürüyor. Sanatın geçirdiği dönüşümü ve bu süreçte yapay zekânın oynadığı rolü kendisiyle konuştuk...devamı
9 gün önce
Seyahatin Tadı: Falafelden Ice Tea’ye
Seyahat etmenin önündeki tek engelin kapının eşiği olduğunu anladığımdan beridir yollardayım. Bu tabii ki beraberinde bazı yorgunluklar ve zorluklar getiriyor. Ama yaşadığım yer dışında başka medeniyetlerin, kültürlerin var olduğunu bilmek ve bunlara şahitlik etmek yorgunluk ve zorluğa galip geliyor...devamı
10 gün önce
Bir kasabanın yüzyıllık yalnızlığı: Macondo’nun Gölgeleri ve İnsanlığın Perdeleri
Kolombiya’nın kadim rüzgârlarını taşıyan Macondo, yorgun bir kasabanın göğe yükselen ağıtıdır. Buendía ailesi, o ağıtın en derin notalarında saklı bir kaderin yankısı... Yüzyıllık Yalnızlık sadece bir roman değil bir dünyanın, bir insanlık hâlinin rüyası. Gabriel García Márquez’in kelimeleri bu rüyadan zamana dokunur, kaderin ağır zincirlerinden bir melodi çıkarır; okuyucusuna geçmişin ve geleceğin tek bir an içinde çırpındığı, büyülü bir sahne örer. Macondo’da sabahlar, sanki henüz doğmamış bir güne aitmiş gibi temkinli başlar. Güneş, ağır adımlarla kasabanın topraklarına düşer fakat geçmişin gölgeleri her zaman daha hızlıdır. Her şey o gölgelerde saklıdır: Buendía ailesinin kuşaklar boyu süregelen hataları, sevdayla örselenmiş rüyaları, yalnızlıkla çatlamış ruhları... Macondo, zamanın döngüsel doğasına hapsolmuş bir kasabadır; bu, insanlığın evrensel ‘sonsuz döngü’ arketipiyle yankılanır...devamı
11 gün önce
Düşmanına Dönüşmek: “İsrail” Yerleşimci Kolonyalizminin Amerikan ve Alman Kökenleri
Sosyal medyanın ortaya çıkışı, pek çok olumsuz ve yıkıcı etkisine rağmen, konvansiyonel medya araçlarının söylem tekelinin kırılması ve farklı seslerin terennüm edilmesi adına büyük bir mesafe kat edilmesini mümkün kıldı. Artık ekranlarımızda eskiye göre oldukça melez, eklektik ve hatta çelişkili söylemlere çok daha fazla maruz kalmaktayız. Artık, Colin Powell’ın elinde toz dolu bir plastik tüpü sallayarak Irak’ta kitle imha silahları olduğunu “kanıtlaması” misali, küresel çapta iktidara sahip olanların tek bir “büyük yalan”ı tekrar etmesindense taraflar pek çok küçük ve orta ölçekli iddiaları piyasaya sürmüşlerdir, kimi yalan kimi gerçek...devamı
12 gün önce