İş hayatında dönüşüm: Esnek çalışma kalıcı hale mi geliyor

2025’in ‘Aile Yılı’ ilan edilmesiyle birlikte, esnek çalışma konusu iş dünyasının en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş gücü piyasalarının değişen dinamiklerine uyum sağlamak ve özellikle kadın istihdamını artırmak amacıyla yeni düzenlemeler üzerinde çalışıyor. Ancak bu düzenlemeler, üretim odaklı ve emek yoğun sektörleri kapsamıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile Yılı Tanıtım Programı’nda yaptığı konuşmada, “Esnek ve uzaktan çalışma modelleri ile kadınların ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkânları hayata geçireceğiz. Çalışan anne babalar için ücretsiz, düşük maliyetli çocuk bakım hizmetlerini güçlendireceğiz” ifadelerini kullanmıştı. Bu doğrultuda, sosyal güvenlik mevzuatında yapılacak değişikliklerin 2025 yılının ikinci çeyreğinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Esnek çalışma modeli nasıl uygulanacak?

Hükümetin planladığı esnek çalışma modeli, çalışma saatlerinde bir değişiklik öngörmüyor. Yani çalışma saatleri kısalmayacak, ancak çalışanlar için çalışma saatleri ve yöntemleri konusunda daha fazla esneklik sağlanacak. Kanunla, esnek çalışma modelinin hangi iş gruplarını kapsayacağı tek tek belirlenecek. Bu model, belirli sektörlerde uygulanacak olup, üretim ve emek yoğun sektörlerde ise geleneksel çalışma düzeni korunacak.
Dünyada birçok ülke, çalışma saatlerini kısaltarak ya da haftalık mesai saatlerini yeniden düzenleyerek çalışan verimliliğini artırmayı hedefliyor. İngiltere, dört günlük çalışma haftası denemeleriyle büyük ilgi görürken, Şili gibi bazı ülkeler haftalık çalışma süresini kademeli olarak düşürüyor. Türkiye’de ise esnek çalışma modelinin çalışanların iş-yaşam dengesini iyileştirmesi ve kadın istihdamını artırması bekleniyor. Bu çerçevede, sosyal güvenlik mevzuatı 2025 yılının ikinci çeyreğinde yeni nesil esnek çalışma sistemlerine uyum sağlayacak şekilde güncellenecek. Şimdi gözler hükümetin açıklayacağı düzenlemede.
Uzmanlar, esnek çalışma modelinin iş dünyasındaki dönüşümünü değerlendirerek, bu modelin özellikle kadın istihdamı ve genç yeteneklerin iş gücüne katılımı açısından kritik bir rol oynayacağı görüşünde.
Kadın istihdamına etkisi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2023 yılında yayımladığı ‘İstatistiklerle Kadın’ raporuna göre, kadınlar 25-49 yaş aralığında iş gücüne daha yoğun katılım sağlıyor. Ancak, küçük çocuğu olan kadınların bakım sorumlulukları nedeniyle iş gücü piyasasından uzaklaşması önemli bir sorun. 2022’de 3 yaş altı çocuğu olan kadınların istihdam oranı yüzde 28 iken, çocuğu olmayan kadınlarda bu oran yüzde 56,2 olarak gerçekleşti. Rakamlar, çocuk bakım sorumluluklarının kadınların iş gücüne katılımında belirleyici bir faktör olduğunu ortaya koyuyor. Ekonomist Muhammet Bayram, kadın istihdamını artırmayı hedefleyen esnek çalışma modellerinin, kadınların iş yerinde bulunmadan evden veya kısmi süreli olarak çalışmasına imkân tanıdığını belirtiyor. Bu sayede kadınların iş yükü azalırken, ailelerine daha fazla vakit ayırabilmeleri hedefleniyor. Bayram, esnek çalışma modellerinin fiziki iş gücü gerektiren sektörlerde uygulanamayacağını, ancak devlet teşvikleriyle bazı iş kollarında hibrit çalışma imkânı yaratılabileceğini vurguluyor. Ayrıca, mesai saatlerinin kısaltılması tartışmalarına da değinen Bayram, Türkiye’nin ekonomik hedeflerine ulaşabilmesi için verimliliği artırarak çalışması gerektiğini, ancak aynı zamanda aile dostu politikaların teşvik edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Albayrak Grubu İnsan Kaynakları Koordinatörü Hüseyin Yavuztürk ise esnek çalışma modelinin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanacağı düşünüldüğünde, düzenlemenin tüm çalışanları değil, özellikle kadınları kapsayacağına işaret ettiğini belirtti. Yavuztürk, "Bu adımla, kadınların iş gücüne katılımını artırmak ve iş-yaşam dengesini iyileştirmek hedefleniyor" dedi.
Ancak böyle bir düzenlemenin işverenlerin görüşü alınmadan hayata geçirilmesinin çeşitli sorunları beraberinde getirebileceğine dikkat çeken Yavuztürk, “Salt kadın iş gücü için yapılacak bir düzenlemede işveren tarafı göz ardı edilirse başka problemler kendini gösterecektir. Bu gün bile, kadınlara verilen sosyal hakların (doğum öncesi ve sonrası izinler, bebeğin 1 yaşına gelene kadar yarım çalışma modeli, emzirme izni vb.) işyerinde oluşturduğu eksi yönde verimlilik konuşulmakta ve işverenler tarafından tedbirler düşünülüyor" ifadelerini kullandı. Bu sebeple kadın istihdamının artırılması, genç nüfusun desteklenmesi ve sağlıklı nesiller yetiştirilmesi için evde çalışan annelerin de desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Yavuztürk, “Ülkemize katkıda bulunmak istiyorsak; evde çalışan, çocuklarına annelik eden ve hayat arkadaşı ve ailesine destek olan ev annelerini desteklemekle başlamak güzel olacaktır” dedi.
Esnek çalışma modelleri iş dünyasının geleceğini şekillendirecek
Değişen iş gücü dinamikleri ve dijital dönüşüm süreci, çalışma hayatında köklü değişimlere yol açıyor. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aykaç, esnek çalışma modellerinin kaçınılmaz hale geldiğini belirterek, özellikle kadınların, gençlerin ve engellilerin istihdamda daha uzun süre ve kesintisiz kalabilmesi için yeni düzenlemelerin büyük önem taşıdığını vurguluyor.
- Esnek çalışma kapsamında dört temel model öne çıkıyor. Uzaktan çalışma modeli, iş-yaşam dengesini güçlendirerek çalışanlara esneklik sağlıyor.

Kısmi süreli çalışma, özel sorumlulukları olan bireylerin iş hayatından kopmadan devam etmesine olanak tanıyor. Esnek zamanlı çalışma modeli, çalışanların saatlerini daha verimli kullanmalarına katkı sunarken, akademik eğitim amaçlı çalışma modeli mesleki gelişimi destekleyerek sürekli öğrenmeyi teşvik ediyor.
Ancak her sektör için esnek çalışmanın uygulanabilir olmadığını belirten Aykaç, fiziki varlık gerektiren emek yoğun sektörlerde bu modelin sınırlı olduğunu ifade ediyor. Özellikle imalat ve tekstil gibi alanlarda esnek çalışmanın yaygınlaşmasının zor olduğunu, buna karşılık yazılım geliştirme, akademik çalışmalar ve dijital içerik üretimi gibi sektörlerde esnek çalışmanın giderek daha fazla benimsendiğini aktarıyor. Hizmet sektöründe de bu eğilimin arttığını söyleyen Aykaç, bankacılık, sigortacılık, danışmanlık, eğitim hizmetleri ve dijital medya gibi alanlarda esnek çalışma imkânlarının verimliliği artırabileceğini belirtiyor. Öte yandan, sosyal medya şirketlerinde içerik üreten ve reklamlarla finanse edilen platformlarda çalışan bireylerin de bu sürecin bir parçası haline geldiğine dikkat çekiyor.
Esnek çalışma modelleri sadece çalışanlar için değil, iş dünyasının verimliliği ve sürdürülebilirliği açısından da büyük avantajlar sunuyor. Aykaç, bu dönüşümün kaçınılmaz olduğunu ve önümüzdeki yıllarda daha fazla sektörde uygulanacağını öngörüyor. Dijitalleşmenin etkisiyle iş dünyasının yeni çalışma biçimlerine adapte olması gerektiğini belirten Aykaç, esnek modellerin hem bireysel hem de kurumsal düzeyde verimlilik artışı sağlayacağını ifade ediyor.
Z Kuşağı ve esneklik
Esnek çalışma modeli, yalnızca kadın istihdamını artırmakla kalmayıp, Z Kuşağı’nın iş dünyasındaki beklentilerine de yanıt veriyor. Dijital çağda büyüyen bu kuşak, geleneksel 9-5 sistemine sıcak bakmıyor ve daha özgür, performans odaklı, lokasyon bağımsız iş modellerini tercih ediyor.
Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit çalışma yaygınlaşırken, özellikle teknoloji, yazılım, pazarlama ve finans sektörlerinde çalışan bağlılığını artırdığı gözlemleniyor. Z Kuşağı, esnek çalışma saatleri, iş-yaşam dengesi ve uzaktan çalışma imkânlarını kritik unsurlar olarak görüyor. Şirketler, genç yetenekleri kaybetmemek için esnek çalışma politikalarını kapsayıcı hale getirmek zorunda. Aksi halde, yetenekli gençlerin freelance, proje bazlı veya girişimcilik yönelimi artabilir, bu da kalifiye çalışan açığını derinleştirebilir. Aykaç, Z Kuşağı’nın uzun çalışma saatlerinden çok verimlilik ve anlam arayışına odaklandığını ifade ediyor. İşverenlerin uzaktan veya hibrit çalışma modellerini uygulamak zorunda kaldığını belirten Aykaç, esnek çalışmanın halen toplam istihdam içinde sınırlı bir yer tuttuğunu, ancak gelecekte genişleme potansiyeline sahip olduğunu söylüyor. Dijitalleşme ve teknolojik ilerlemelerin, iş gücü piyasası, vasıf gelişimi ve refah sistemleri üzerinde uzun vadeli dönüşüm yaratacağını, eğitim politikalarının bu sürece uyum sağlaması gerektiğini vurguluyor.
Esnek çalışma, aidiyeti azaltır mı?

Pandemi sonrası hızla yaygınlaşan hibrit ve uzaktan çalışma modelleri, iş dünyasında kalıcı hale gelirken bu yeni düzenin avantajları ve dezavantajları tartışılmaya devam ediyor. Yavuztürk, global şirketlerin bu konuda farklı stratejiler geliştirdiğini belirtirken, Amazon, Google ve Meta gibi teknoloji devlerinin ofise dönüş sürecini teşvik eden adımlar attığını vurguluyor.
2024 yılında Amazon, ekip içi iletişim ve iş birliğinin inovasyon üzerindeki etkisini öne sürerek ofis günlerini zorunlu hale getirdi. Benzer şekilde Google ve Meta da hibrit modelde ofis varlığını artırmaya yönelik uygulamalar başlattı. Bu kararların arkasında fiziksel etkileşimin kreatifliği teşvik ettiği inancı yatarken, çalışanların büyük bir kısmı uzaktan çalışmanın sağladığı esneklikten vazgeçmek istemediğini dile getiriyor. Şirket içinde yapılan geri bildirimlerin de bu küresel trendlerle örtüştüğünü belirten Yavuztürk, çalışanların iş-yaşam dengesi açısından esnek çalışmadan olumlu etkilendiğini, ancak aidiyet duygusunda geçmiş yıllara göre bir düşüş yaşandığını ifade ediyor.
Yapısal dönüşüm şart
Türkiye’de esnek çalışma modelinin sürdürülebilir hale gelmesi için hem mevzuat değişikliklerine hem de kurumsal kültür dönüşümüne ihtiyaç duyulduğunu belirten Yavuztürk, bu modelin kalıcı olabilmesi için işverenler ve çalışanların beklentilerine uygun politikalar geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bu dönüşümün yalnızca kapsamlı bir yapısal değişimle mümkün olabileceğini söyleyen Yavuztürk, mevzuat ve altyapı değişikliklerinin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
Esnek çalışma saatleri, hibrit ve uzaktan çalışma gibi modellerin yasal çerçevesinin netleşmesi gerektiğini belirten Yavuztürk, çalışma süreleri, fazla mesai, sosyal haklar ve iş güvenliği konularında düzenlemelerin yapılmasının önemine işaret etti. “Uzaktan çalışanların iş sağlığı ve güvenliği kapsamına alınması, işverenler için esnek çalışmayı teşvik eden vergi avantajları sağlanması ve internet gibi temel giderlerin vergiden düşülmesi gibi uygulamalar düşünülebilir” diyen Yavuztürk, ayrıca kırsal bölgelerde güçlü internet altyapısının sağlanması ve şirketlerin siber güvenlik önlemlerini artırması gerektiğini ifade etti.
İşverenler açısından sürdürülebilirlik için geleneksel performans değerlendirme sistemlerinin yerine çıktı odaklı modellerin benimsenmesi gerektiğini belirten Yavuztürk, yöneticilerin uzaktan ekip yönetimi konusunda yetkinlik kazanmasının, çalışan aidiyetini artıracak sanal etkinlikler ve yüz yüze toplantıların düzenlenmesinin kritik olduğunu söyledi. Çalışanların esnek çalışma modeline uyumu için ise zaman yönetimi, dijital iş birliği ve online eğitimlerin teşvik edilmesi gerektiğini ifade eden Yavuztürk, mola kültürünün yerleşmesi ve iş saatlerinin belirgin hale getirilmesinin tükenmişliği önlemek adına önemli olduğunu vurguladı. Son olarak, hukuki çerçevenin netleşmesi, dijital altyapının güçlendirilmesi ve iş süreçlerinin yeniden yapılandırılmasıyla esnek çalışmanın bir zorunluluk değil, rekabet avantajı sağlayan bir model haline gelebileceğini belirtti.
Geleceğin çalışma biçimi olabilir mi?
Esnek çalışma modeli, iş dünyasında verimliliği artırma potansiyeline sahip olmakla birlikte, sektörel farklılıklar ve iş güvencesi açısından yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuyor. Dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde, özellikle teknoloji ve hizmet sektörlerinde esnek çalışmanın yaygınlaşması beklenirken, fiziksel iş gücü gerektiren sektörlerde ise bu modelin sınırlı kalacağı öngörülüyor.
- Türkiye’de esnek çalışma modelinin kalıcı hale gelmesi için işverenlerin ve çalışanların yeni çalışma kültürüne adapte olması gerektiği, hukuki çerçevenin netleşmesi, dijital altyapının güçlendirilmesi ve iş süreçlerinin yeniden yapılandırılması gerektiği konusunda uzmanlar hemfikir.
Eğer bu dönüşüm başarılı bir şekilde gerçekleştirilirse, esnek çalışma modeli hem işverenler hem de çalışanlar için sürdürülebilir bir sistem haline gelebilir.