Enerjide yakaladığımız sinerji ihtiyacımızdan daha fazlası

Büyüyen ekonomilerin en büyük ihtiyacı enerjidir. Büyüme potansiyeli olduğu halde, kapasitesinin altında bir performans sergileyen ülkelerin sıkıntı çektiği alanları sıralarsanız ilk üçte mutlaka enerjiyi görürsünüz. Üretime, lojistiğe, aydınlatmaya, ısıtma/soğutmaya kısacası ekonomik faaliyetlerin her aşamasında enerji lazım. Bu nedenle en büyük mücadele alanı da enerji. Takatiniz, ilerlemeniz, müreffeh bir yaşam tesis etmeniz enerjiniz ile sınırlı.
Ortadoğu’da yüz yılı aşkındır süren kavganın nedeni enerjidir. Avrupa - Rusya çekişmesinin temelinde enerji politikaları yatar. Çin- ABD ekonomik kavgasının dozunu ve yönünü belirleyen yine enerjidir. Teknolojik ilerlemeye bağlı olarak enerji kullanımı da artıyor. Mevcut kaynaklar ihtiyaca cevap vermeyince, dünyanın bakir kalmış enerji bölgeleri de kısa sürede çatışma alanı oluveriyor.
Yer altı zenginliklerini ticarileştirebilen ülkeler enerji gelirleriyle bugüne kadar müreffeh bir yaşam sürdüler. Kaynakların sınırlı olduğunu daha yeni anlamaya başlasalar da bugüne kadar elde ettikleriyle ayakta kalabildiler. Petrol ve doğal gaz gibi en temel iki enerji kaynağının sonsuz bir nimet olmadığını anlamaya başladılar nihayet. Ve enerji dışındaki alanlara, daha sürdürülebilir sektörlere yatırım yaptıklarını görüyoruz.
Türkiye ise bu tablonun tersine bir süreç yaşıyor. Yıllardır ithal etmek zorunda kaldığımız petrol ve doğal gazı geç de olsa keşfetmeye başladık. Ekonomiye kazandırdığımız fosil yakıt kaynaklarının ekonomiye olumlu yansımalarını görmek mutluluk verici. Gabar petrol sahasında günlük üretim 75 bin varile çıktı. Türkiye’deki toplam petrol üretiminin yaklaşık yarısı Gabar’dan geliyor. Sakarya Gaz Sahası'ndan günde 5 milyon metreküp doğal gaz üretiyoruz. Türkiye’de 20 milyon hanede doğal gaz kullanıldığını biliyoruz. Bu durumda doğal gaz tüketen hanelerin yüzde 10’una yani 2 milyon haneye yetecek kadar doğal gaz üretimimiz var Sakarya’da. Bu yeni kaynaklara rağmen Türkiye, enerjisinin yüzde 67’sini dışarıdan ithal etmek zorunda hala. Ancak son yıllarda yaptığımız tedarik çeşitlendirmesi Türkiye’nin önünü açan önemli bir adım oldu. Rüzgâr ve güneş santrallerine yapılan yatırımlar iki önemli temiz enerji kaynağının ekonomiye kazandırılması enerji ithalatı faturasını küçülttü.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre; Aralık 2024 itibarıyla Türkiye’nin elektrik kurulu gücü 115 bin 975 megavata ulaştı. Bu kurulu gücün kaynaklara göre dağılımı; yüzde 27,8’i hidrolik enerji, yüzde 21,3’ü doğal gaz, yüzde 18,9’u kömür, yüzde 11,1’i rüzgâr, yüzde 17,1’i güneş, yüzde 1,5’i jeotermal ve yüzde 2,3’ü ise diğer olarak sıralanıyor. Türkiye, dünya yenilenebilir enerji kurulu gücünde 11’nci ve Avrupa’da 5’inci sırada bulunuyor.
Her yıl 5 bin megavat rüzgâr ve güneş enerjisi kurulu güç tesis etmeyi hedefi doğrultusunda Ocak ayında yapılan YEKA-RES ve YEKAGES yarışmalarına yatırımcılar büyük ilgi gösterdi. Rüzgâr enerjisine dayalı toplam 1200 megavatlık Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) yarışmalarına 40 şirketten 100 başvuru yapıldı. Bin 200 megavat kapasiteye karşılık 21 bin 740 megavatlık başvuru yapıldı, başvuru miktarı kapasitenin 18 katına çıktı. Güneş enerjisine dayalı farklı şehirdeki Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) yarışmalarına 67 şirketten 146 başvuru yapıldı. Rüzgâr için 1,2 milyar dolar, güneş için ise 600 milyon dolarlık yatırım yapılacak.
İstanbul Finans Merkezi’nde BOTAŞ ve Gazprom ortaklığında bir enerji ticaret platformu kuruluyor. Türkiye, platformun kuruluşuna ilişkin mutabakat zaptını Gazprom’a gönderdi. Bu platformu hayata geçirildiğinde, doğal gaz ve diğer kaynakların ticaretinin yapıldığı dijital bir pazar olarak hizmet verecek. İstanbul bölgenin doğal gaz fiyatlama merkezi olacak. İç tüketimiyle, mevcut altyapısıyla, Avrupa’ya çıkış noktalarıyla ve kendi üretimiyle kendi ihtiyacının üzerinde doğal gaz alabilecek bir piyasa yapısına ulaşan Türkiye bunu hak ediyor. Çünkü Rusya’nın, Azerbaycan’ın, Türkmenistan’ın, İran’ın, Katar’ın doğal gazını Avrupa’ya taşıyan Türkiye, hem kendi ihtiyacını karşılıyor hem de Rusya ile didişen Avrupa’nın önemli bir açığını kapatıyor. Doğa Akdeniz’deki yeni gelişmeler Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin Türkiye’ye ilgisini artırıyor. Güneyimizdeki jeopolitik riskler azaldıkça, Türkiye’nin enerjideki rolü artabilir. Görünen o ki Türkiye’nin enerjide yakaladığı sinerji kendi ihtiyacından çok daha fazlası.