Altınla kavga bitmeli, tasarruf sisteme kazandırılmalı mesajı verildi

Albayrak Grubu mecralarından Tvnet ve Z Raporu ortaklığıyla düzenlenen İş Sohbetleri’nin dördüncüsü olan İslam İktisadı ve Finansı Forumu, “Yeni Dünya, Adil Ekonomi” temasıyla geçtiğimiz günlerde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde gerçekleşti. Kuveyt Türk’ün ana sponsoru olduğu, Borsa İstanbul’un ise destekçi kurum olarak katkı sunduğu forumda, merkezine insanı koyan, temeli sosyal adalete dayanan, emeği yücelten ve haksız kazanca müsaade etmeyen İslam İktisadı ve Finans modeli, akademisyenler ile sektörün önde gelen isimlerinin katılımıyla ele alındı.
Forumun moderatörlüğünü Tvnet Ekonomi Şefi ve Z Raporu Yazı İşleri Müdürü Semra Karabaş üstlenirken katılımcılar arasında Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak, Prof. Dr. Servet Bayındır, Prof. Dr. Metin Toprak, Prof. Dr. Turan Erol, Prof. Dr. Yusuf Dinç ve Dr. Ruşen Ahmet Albayrak yer aldı.
Katılım bankacılığının payı yüzde 8,5
Dünya genelinde sıkça tekrarlanan ekonomik krizler ve gelir dağılımındaki bozulmaların, sağlıksız ve sürdürülemez bir ekonomik yapıyı ortaya koyduğuna dikkat çekilen forumda, bu çarpık küresel düzene karşı en güçlü çözümün insanı merkeze alan İslam iktisadı ve finansı olduğu vurgulandı. Faiz ve sömürüye dayanan ekonomik sistemlerin yerine, risk paylaşımını esas alan katılım ekonomisinin daha adil ve sürdürülebilir bir finansal yapının inşasında kilit rol üstlendiği ifade edilen forumda, İslam iktisadının temel ilkeleri ve uygulama esasları tüm yönleriyle masaya yatırıldı. Aynı zamanda 2 trilyon lirayı aşan aktif büyüklüğü ve bankacılık sektöründe yüzde 8,5’e ulaşan payı ile dikkat çeken katılım bankacılığının gelecek projeksiyonu değerlendirildi.

Forumun açılışında konuşan İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) Rektörü Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Türkiye'de katılım bankacılığının son 30 yılda gelişim gösterdiğini söyledi. İslam iktisadının "faizsiz finans, katılım bankacılığı, katılım sigortacılığı" gibi farklı kavramlarla ifade edilen anlayışı içinde barındırdığını dile getiren Acar, "Bu sistem yaklaşık son 40 yıldır dünyada gelişiyor. Türkiye’de ise bu yapı ilk kez 1983 yılında 'özel finans kurumları' adıyla kurulan katılım bankalarıyla hayata geçirildi. Bugün itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 9 katılım bankası faaliyet gösteriyor. Katılım bankalarının sektördeki payı yaklaşık yüzde 9 civarında. Katılım sigortacılığı alanında ise 4 farklı kuruluş aktif hizmet veriyor. Özellikle son dönemde dijital katılım bankacılığı da bu yapıya dahil oldu” diye konuştu.
Katılım bankacılığı dünyaya uyum sağlayarak gücünü artırıyor
Forumdaki oturumda konuşan Kuveyt Türk Ticari ve Kurumsal Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ruşen Ahmet Albayrak, katılım bankacılığının dünyaya uyum sağladığını ve giderek gücünü artırdığını belirtti. Albayrak, "Hiç karamsar olmaya gerek yok. Katılım bankacılığı ekosistemi, şu anda bütün dünyayla entegre halinde. Kendi sistemlerini, süreçlerini, ürünlerini üretebilecek entelektüel kapasite ve sermaye gücünde. Devletin son dönemdeki müthiş desteğiyle beraber ve gelişen birtakım sermaye piyasaları, sigorta piyasalarıyla birlikte müthiş bir ekosistem dizaynına doğru gidiyoruz” dedi.
“Yatırımı yapabilecek tasarruf önemli”
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Eski Başkanı ve İZÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Erol ise şunları söyledi: “Finansı konuşuyorsak fon ayağını ve fon oluşturma ayağını konuşmamız gerekiyor. Sermaye Piyasalarında çeşitlilik var. Burada en önemli konu ise tasarruf. İşin başında yatırımı yapabilecek tasarruf geliyor. Ancak bizdeki tasarrufların yaklaşık yüzde 80’i gayrimenkule gidiyor. Buna dikkat çekmeliyiz. Evet, konut ihtiyacımız var ama verimsiz, üretimi ve teknolojiyi desteklemeyen bir yatırım oluşuyor. Tabii burada ekonominin konjonktürü çok önemli. O yüzden yatırıma dönüştürme ayağını çok iyi değerlendirmemiz lazım.”
“Servet, haram değil helaldir”
İslam iktisadı içerisinde servet ve mülkiyete bakışı değerlendiren İZÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, "Burada bir helal haram kriterinden ziyade bir özendirmeden söz edebiliriz. Mal hırsı, dünya hırsı tüm dinlerde çok övülen şeyler değil. Tüm dinlerde böyle. İslamiyet'te ise ticari faaliyette bulunanları, topluma ve bireylere karşı sorumluluk alma konusunda cesaretlendiriyor. Bu anlamda servet, haram değil helaldir. Ama aşırı servet biriktirmek ve dağıtmamak genelde kınanan şeylerdir ama kınanma da haram değildir. Servet ve mülkiyetin dağılma konusunda Osmanlı’nın diğer kültürlerden aldığı alışkanlıklar var. Bu alışkanlıklar yüzünden hem ticari kapitalizmi kaçırmış olduk hem de endüstriyel kapitalizmi ıskalamış olduk. İslamiyet’te mülkiyet ya da servetin önünde aykırı bir düşünce asla yok. Ama İslamiyet biraz daha kamunun da özel sektörün de toplum ihtiyaçlarını öne çıkaran özendirme politikaları izlemiş” diye konuştu.
“Daha gidecek çok yolumuz var”
İZÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak ise "Sektör 1980’lerde bu alana girmesine rağmen üniversitelerin girişi 2010’dan sonra başlıyor. 2010’da ilk defa İZÜ 3 programda ve 3 dilde eğitim vermeye başladı. Ancak akademi bu alanda geride kaldı ve daha gidecek çok yolumuz var. Devlet üniversitelerinin de bu alanı desteklemesi lazım. Bu konuda farkındalığı kesinlikle artırmamız gerekiyor” dedi. İZÜ İslam İktisadı ve Finansal Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Servet Bayındır da, “Burada ana faaliyet alanı meşru olacak. Artı olarak, finansal faaliyetleri de meşru ise 'buyurun buna yatırım yapılabilir' diyebiliriz” sözlerini ekledi.
“Altınla kavgayı bırakmamız lazım”
İZÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Dinç altının önemine dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Faiz, finansal okuryazarlığın en alt kısmında yer alır. Fon toplama biçim bakımından katılım fonu müşterisi faiz müşterisine göre çok daha yukardaki bir finansal okuryazarlık seviyesinden finansa entegre edilir. Bunu ne kadar deneyimleyebildiğimiz biraz daha tartışma konusu ama ben çok daha iyi günler göreceğimizi düşünüyorum. Tasarrufları sisteme kazandırma konusunda en temel meselemiz; altınla kavgayı bırakmak olmalı. Altın ile kavga ediyoruz. Ben bunu yersiz buluyorum. Ortodoks iktisadı savunanları bu yüzden eleştiriyorum. Türkiye’nin altınla kavgasını bitiren kurum da Kuveyt Türk’tür. Altın hesapları açıldı, bir sürü tanıtım yapıldı. Kuveyt Türk’ten önce bunu savunan bir banka yoktu.”
Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.