Neandertallerden günümüze diş temizliği ya da kürdanın tarihi

Kürdanın tarihi.
Kürdanın tarihi.

Kürdan, bugün basit bir diş temizleme aracı olarak görülse de aslında insanlığın binlerce yıllık hijyen alışkanlıklarını, sosyal sınıf farklarını ve hatta sanayi devrimini yansıtan ilginç bir geçmişe sahip. Öyle ki bu önemsiz gibi görünen nesnenin tarihi Neandertallere kadar uzanıyor. Arkeologların, MÖ 130.000 yılına tarihlenen Neandertal fosillerinin diş yüzeylerinde bulduğu ince aşınma izleri, onların ağaç dalları veya kemik parçaları gibi doğal malzemeleri kürdan olarak kullanmış olabileceğini gösteriyor; yani kürdan kullanma alışkanlığı, modern insandan bile daha eski.

Antik Yunanlılar yemek sonrası ağız temizliği için zeytin dallarını kürdan olarak kullanırdı.
Antik Yunanlılar yemek sonrası ağız temizliği için zeytin dallarını kürdan olarak kullanırdı.

MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da, sedir ağacı dallarından yapılan kürdanlar kullanılıyordu. Sümer tabletlerinde, diş etlerini sağlıklı tutmak için bu kürdanların önemli olduğu yazılı. Tarihte biraz daha ilerleyip Antik Mısır’a geldiğimizde kürdanın yalnızca hijyen aracı değil, aynı zamanda bir statü sembolü olduğunu görüyoruz. Firavun mezarlarında bulunan altın ve fildişi kürdanlar, bu dönemde zenginlerin kişisel bakımına ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Hatta bazı hiyerogliflerde, yemek sonrası kürdan kullanan asiller resmedilmiş.

Zamanı biraz daha ileri sarıp Antik Yunan’a geldiğimizde ise kürdan yine karşımıza çıkıyor. Antik Yunanlılar yemek sonrası ağız temizliği için zeytin dallarını kürdan olarak kullanırdı. Romalılar ise işin içine lüksü kattı. Zengin Romalılar gümüş, kemik ve hatta altından yapılmış kürdanlar taşıyordu. Öyle ki bazıları, kürdanlarını yiyeceklerine batırarak zehirlenmeye karşı bir önlem alıyordu. Mesela Romalı hekim Galen, diş aralarını temizlemenin ağız kokusunu önlediğini belirterek kürdan kullanımını desteklemişti, yani hijyenin yanı sıra kürdanın sağlık açısından da faydaları bilinmekteydi.

“Aşırı Lüks Yasası”yla altın kürdan taşımak sadece kraliyete özel hale getirilmiş ve bu da kaçak kürdan ticaretinin önünü açmıştı.
“Aşırı Lüks Yasası”yla altın kürdan taşımak sadece kraliyete özel hale getirilmiş ve bu da kaçak kürdan ticaretinin önünü açmıştı.

İnce bir dal parçası bile kürdan işlevini kolayca yerine getirebile dursun, Orta Çağ Avrupa’sında kürdan lüks bir aksesuar olarak görülüyordu. Mesela İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth, altın kürdanlarını boynunda taşımaktaydı; çünkü kürdan sadece bir hijyen aracı değil, krallık statüsünün de sembolüydü. Kraliçe, devlet yemeklerinde dişlerini temizlerken etrafındaki lordların ona bakmasını beklerdi.

20. yüzyılın başında Amerikalılar yılda 75 milyar kürdan tüketiyordu.
20. yüzyılın başında Amerikalılar yılda 75 milyar kürdan tüketiyordu.

Böylelikle çevresindekilere “Bakın, benim dişlerim bile değerli!” mesajı veriyordu. Bu dönemde çıkarılan “Aşırı Lüks Yasası”yla altın kürdan taşımak sadece kraliyete özel hale getirilmiş ve bu da kaçak kürdan ticaretinin önünü açmıştı; saray mensupları yasaya rağmen gizlice gümüş kürdanlar ithal ediyordu, yakalananların kürdanları ise eritiliyordu. Hatta o dönemin İngiltere’sinde bu kürdan meselesi o kadar meşhurdu ki, Shakespeare “Kürdanıyla oynayan bir kral, tahtından edilir” gibi imalı dizeler yazmıştı, neyse ki Elizabeth bunları görünce gülüp geçmişti de Shakespeare gibi bir edebiyat dâhisinden mahrum kalmadı insanlık. Elizabeth 1603’te öldüğündeyse kişisel eşyaları arasında 12 altın kürdan bulundu. Bugün British Museum’da sergilenen bir tanesinin üzerinde Latince “Regina Dentium” (Dişlerin Kraliçesi) yazıyor. Nihayetinde Elizabeth’in bu alışkanlığı, günümüzde “royalcore” moda akımına ilham oldu. Bugün bile lüks markalar 24 ayar altın kürdanlarını “Tudor tarzı” diye pazarlıyor.

Kürdana pazarlama dokunuşu

19. yüzyılda kürdanın kaderi tamamen değişti. Amerikalı iş insanı Charles Forster, Brezilya’da elle yapılan bambu kürdanları gördü ve bunları makineyle üretmeye karar verdi. 1869’da ilk seri üretim kürdanı piyasaya sürdü ve “Zephyr Toothpicks” markasıyla satışa başladı. Ancak o dönemde Amerikalılar kürdan kullanmaya pek alışık değildi. Forster, restoranlara bedava kürdan dağıtarak bir pazarlama stratejisi geliştirdi. Hatta garsonlara, müşterilere kürdan dağıtmaları için para bile ödedi. Sonuç olarak kürdan kullanımı hızla yaygınlaştı ve 20. yüzyılın başında Amerikalılar yılda 75 milyar kürdan tüketiyordu.

Günümüzde kürdan, sadece diş temizleme aracı olmanın ötesine geçti. Mesela Japon mutfağında kullanılan geleneksel “Tsuge” kürdanları, samurayların diş temizliği için kullandığı bambu kürdanlardan esinlenmiştir. Bugünse, kaliteli Japon restoranlarında özel olarak sunulmakta. Ayrıca kürdanın serüveni uzayda bile devam ediyor; çünkü metal kürdanların yerçekimsiz ortamda tehlikeli olabileceği gerekçesiyle NASA, plastikten yapılmış özel kürdanlar geliştirdi. Tüm bunlara rağmen modern diş hekimleri, kürdanın diş etlerine zarar verebileceğini belirterek diş ipi kullanımını öneriyor; fakat bazı insanlar için kürdan, hâlâ vazgeçilmez bir alışkanlık ya da bir durumun göstergesi; çünkü The Godfather filminde Don Corleone’nin kürdanla dolaşması, onun gücünü ve sakinliğini temsil etmişti, Japon sanatçı Mikito Ozeki, tek bir kürdandan inanılmaz minyatür heykeller yapıyor ve Portekizli Cutipol markasının 24 ayar altın kürdanı 1.200 dolara satılıyor.

Kürdan, tarih boyunca sadece diş temizleme aracı olarak değil, aynı zamanda lüksün, hijyenin ve sosyal statünün bir simgesi olarak kullanıldı. Neandertallerin ağaç dallarıyla dişlerini temizlemesinden, altın kürdan taşıyan krallara ve uzayda kullanılan özel kürdanlara kadar uzanan bu hikâye, gündelik eşyaların bile köklü geçmişlere sahip olabileceğini gösteriyor. Belki de şu an cebinizde ya da masanızda duran basit bir kürdan, aslında binlerce yıllık bir geleneğin mirasçısı…

The Godfather filminde Don Corleone’nin kürdanla dolaşması, onun gücünü ve sakinliğini temsil etmişti.
The Godfather filminde Don Corleone’nin kürdanla dolaşması, onun gücünü ve sakinliğini temsil etmişti.