Cosmoveıllance: Dinleyicimizi içsel bir yolculuğa çıkarmayı amaçladık

Cosmoveıllance
Cosmoveıllance

İstanbullu teknik brutal death metal grubu Cosmoveillance, ilk albümleri Spatiotemporal Evolution ile bu tarzın takipçisi olan müzikseverlerin kulaklarını âdeta fethetti. Biz de vokalde Hür İbrahim Sakman, gitarlarda Gökalp Ülkü ve Ayberk Özkan’dan oluşan Cosmoveillance ile müzikleri hakkında konuştuk.

İlk albümünüz Spatiotemporal Evolution yeni çıktı. Albüm dinleyicisine tam olarak ne anlatıyor?

Spatiotemporal Evolution albümünü yaparken zaman ve mekânın ötesinde, insanın içindeki derin anlam arayışını merkeze aldık.
Spatiotemporal Evolution albümünü yaparken zaman ve mekânın ötesinde, insanın içindeki derin anlam arayışını merkeze aldık.

Spatiotemporal Evolution bizim varoluşsal sorgulama yolculuğumuzun bir müzikal ifadesi aslında. Bu albümü yaparken zaman ve mekânın ötesinde, insanın içindeki o derin anlam arayışını merkeze aldık. Dinleyicilerimizin bu müzikal yolculukta kendi iç dünyalarıyla yüzleşmelerini, evrenin gizemlerini keşfetmelerini istedik. Albümdeki her bir parçayı, felsefi ve spiritüel temaları müzikle harmanlayarak, dinleyicide derin düşünceler uyandıracak şekilde tasarladık. Bütünsel olarak, dinleyicimizi içsel bir yolculuğa çıkarmayı amaçladık.

Albümün kayıt süreci anladığım kadarıyla biraz sancılı geçmiş. Spatiotemporal Evolution’u dört yılda kaydetmişsiniz. Neden bu kadar uzun sürdü?

Spatiotemporal Evolution albümünün kayıt süreci, tahmin edebileceğiniz gibi bizim için oldukça zorlu ve uzun bir yolculuk oldu. Albümü dört yılda tamamlamamızın temelinde, kayıt konusunda başlangıçta yeterli bilgiye sahip olmayışımız yatıyor. Özellikle bas gitaristimiz, perdesiz bas gitar çalmaya neredeyse sıfırdan başladı. Bu enstrümanı öğrenme ve kayıt aşamasına gelmesi ciddi bir zaman aldı. Aslında, bu süreçte sadece teknik zorluklarla değil, aynı zamanda grup dinamiklerimizi de oturtmaya çalıştık. Dolayısıyla, albüm kaydının bu kadar uzun sürmesinin ana nedeni, hem müzikal hem de kişisel olarak büyüme ve uyum sağlama sürecimiz oldu diyebilirim.

Albüm lirik olarak, insan bilincinin zaman ve mekân içindeki evrimini, yani değişimini ve gelişimini anlatıyor. Lirikler tek bir kişiden mi çıkıyor yoksa şarkı sözleri ya da albüm konsepti konusunda grupça mı karar veriyorsunuz?

Albümün lirik yazım süreci, bizim için oldukça kolektif bir deneyim oldu. Başlangıçta, Eray Koral ve Gökalp Ülkü liriklerin temelini attılar. Ancak kayıt süreci ilerledikçe, şarkı sözleri defalarca gözden geçirildi, değiştirildi ve yeniden şekillendirildi. Bu süreçte, grubun diğer üyeleri de aktif olarak katılım gösterdi. Herkesin fikirleri, yorumları ve katkılarıyla lirikler, albümün genel atmosferine ve konseptine uygun hale getirildi. Dolayısıyla, albümdeki liriklerin yazımı, tüm grubun ortak emeği ve yaratıcılığının bir ürünü diyebilirim.

Albümdeki her bir parçayı, felsefi ve spiritüel temaları müzikle harmanladık.
Albümdeki her bir parçayı, felsefi ve spiritüel temaları müzikle harmanladık.

Geçen sene Apotheosis isimli bir tekli yayınladınız. Bence kendi tarzınızda gayet iyi bir işti ama biraz gölgede kaldı. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Apotheosis teklisinin hak ettiği ilgiyi görmemesinin temelinde, grubumuzun o dönemde henüz çok yeni olması ve yeterli tanıtım faaliyetlerinde bulunmamamız yatıyor. Aslında, belli bir dinleyici kitlesi oluşturmak için zamana ihtiyacımız vardı. Bu durumun, teklimizin gölgede kalmasının en büyük nedeni olduğunu düşünüyoruz.

Albümde davullar drum machine. Davulları First Fragment’in davulcusu Nicholas Wells yazmış. Onunla iş birliği nasıl gerçekleşti?

Spatiotemporal Evolution albümünün kayıt süreci bizim için oldukça zorlu ve uzun bir yolculuk oldu.
Spatiotemporal Evolution albümünün kayıt süreci bizim için oldukça zorlu ve uzun bir yolculuk oldu.

Albümde davulların drum machine olması, bizim için başlangıçta planlanmış bir durum değildi. Aslında, albüm için yetenekli bir davulcu arayışındaydık ancak Türkiye’de istediğimiz seviyede davul partisyonları yazabilecek birini bulmakta zorlandık. Grup üyelerimiz Gökalp ve Ayberk, First Fragment hayranı oldukları için, grubun davulcusu Nicholas Wells ile iletişime geçmeye karar verdiler. Nicholas, teklifimizi kabul etti ve ortaya gerçekten de büyük bir keyifle dinlediğimiz davul partisyonları çıktı. Onunla bu iş birliği hem müzikal olarak hem de kişisel olarak bizim için çok değerli bir deneyim oldu.

Nicholas, Kanada’da yaşıyor. Konserlerde davulcu konusunda nasıl ilerleyeceksiniz?

Nicholas’ın Kanada’da yaşaması, konserlerde davulcu konusunda bizim için bir zorluk oluşturuyor. Ancak, bu durumu aşmak için aktif olarak çalışıyoruz. En kısa zamanda grubumuza uygun bir davulcu bulmak için görüşmeler yapıyoruz. Birkaç potansiyel adayımız var ve grubumuzun tanınırlığı arttıkça bu sürecin daha kolay ilerleyeceğini düşünüyoruz. Amacımız, hem müzikal vizyonumuzu sahneye taşıyabilecek hem de grup dinamiklerimize uyum sağlayabilecek bir davulcu ile çalışmak.