Suudi Arabistan ve Pakistan, tarihî bir savunma anlaşmasına imza attı

Anlamaya göre taraflardan birine yönelik saldırı, diğerine de yapılmış sayılacak.
Anlamaya göre taraflardan birine yönelik saldırı, diğerine de yapılmış sayılacak.

Suudi Arabistan ve nükleer silah sahibi Pakistan, artan bölgesel gerginliklerin ortasında onlarca yıldır devam eden güvenlik ortaklığını önemli ölçüde güçlendiren bir hamleyle resmî bir karşılıklı savunma paktı imzaladı. Anlaşmanın, iki ülke arasında savunma iş birliğini geliştirmeyi ve herhangi bir saldırıya karşı ortak caydırıcılığı artırmayı hedeflediği kaydedildi.

İsrail’in Katar’a düzenlediği saldırının ardından Ortadoğu’da dikkat çekici bir hamle geldi. Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Pakistan Başbakanı Şerif, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile başkent Riyad'daki Yemame Sarayı'nda bir araya gelerek “Ortak Stratejik Savunma Anlaşması”nı imzaladı.

Heyetlerin katıldığı resmî görüşmede, iki ülke arasındaki tarihî ve stratejik ilişkiler ile bir dizi ortak çalışma alanları gözden geçirildi.

Görüşmelerin ardından Bin Selman ile Başbakan Şerif, iki ülkenin güvenliğini artırma, bölgede ve dünyada güvenlik ile barışı sağlama çabaları çerçevesinde "Ortak Stratejik Savunma Anlaşması" imzaladı.

  • İmzalanan anlaşmanın, iki ülke arasında savunma işbirliğini geliştirmeyi, herhangi bir saldırıya karşı ortak caydırıcılığı artırmayı hedeflediği belirtildi.
  • Anlaşmaya göre, taraflardan birine yönelik herhangi bir saldırının, her iki ülkeye yapılmış bir saldırı olarak kabul edileceği vurgulandı.

Pakistan resmî haber ajansı Associated Press of Pakistan, iki kardeş ülke arasındaki işbirliği ve bunların geliştirilmesi imkanlarının ele alındığı görüşmede, son bölgesel gelişmelerin de masaya yatırıldığını kaydetti.

Suudi Arabistan ve Pakistan onlarca yıldır yakın askerî ilişkiler içinde.
Suudi Arabistan ve Pakistan onlarca yıldır yakın askerî ilişkiler içinde.

Tarihî bağlar ve askerî işbirliği

Suudi Arabistan, Ağustos 1947'de bağımsızlığını ilân eden Pakistan'ı tanıyan ilk ülkelerden biriydi. 1951'de iki ülke, onlarca yıl sürecek stratejik, siyasî, askerî ve ekonomik işbirliğinin temelini oluşturan "Dostluk Antlaşması"nı imzaladı.

Yıllar içinde Pakistan, silahlı kuvvetleri krallığa birçok kez konuşlandı ve Suudi personeline hem Körfez'de hem de Pakistan'da eğitim verdi.

Resmî kayıtlara göre Pakistan, 1967'den bu yana 8.000'den fazla Suudi askere eğitim verdi. 1982'de imzalanan anlaşmayla, Suudi Arabistan'da "Pakistan Silahlı Kuvvetleri personelinin görevlendirilmesini ve askerî eğitim verilmesini" sağlayarak bu işbirliği daha da pekiştirildi.

Soldan sağa: Suudi Arabistan Savunma Bakanı Halid bin Selman, Pakistan Başbakanı Şehbaz Şerif, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı Mareşal Asım Münir.
Soldan sağa: Suudi Arabistan Savunma Bakanı Halid bin Selman, Pakistan Başbakanı Şehbaz Şerif, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı Mareşal Asım Münir.

Gerginleşen bağlar

Ancak son anlaşma, Ortadoğu'nun jeopolitik satranç tahtasının değiştiği bir dönemde geldi. İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının ve bölgedeki komşularına yönelik saldırılarının sonuçları, birçoğu Washington'ın İsrail'in en yakın müttefiki olmasına rağmen hâlâ ABD'nin garantörlüğüne büyük ölçüde güvenen Körfez ülkelerini tedirgin etti.

İsrail'in, Katar'ın arabuluculuk yaptığı ateşkes önerisinin görüşüldüğü Doha'ya düzenlediği hava saldırılarıyla Hamas'ın siyasî liderlerini öldürmeye çalışması Arap ülkelerini öfkelendirdi.

Bu açıdan anlaşmaya, karmaşık bölgedeki stratejik hesaplamaları değiştirebilme gözüyle bakılıyor. Washington'ın müttefikleri olan Körfez monarşileri, uzun süredir devam eden güvenlik endişelerini gidermek için hem İran hem de İsrail ile ilişkileri istikrara kavuşturmaya çalışıyor.

Ancak Gazze’deki saldırılar bölgeyi altüst etti ve Körfez ülkesi Katar, bir yıl içinde iki kez doğrudan saldırıya maruz kaldı; biri İran, diğeri İsrail tarafından.

Ancak bu durum, mayıs ayında Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan kısa ama yoğun çatışmanın ardından artan gerginlikle aynı zamana denk geliyor. Çatışmada iki ülke dört gün boyunca birbirlerinin askeri üslerini vurmuş ve Güney Asya'yı nükleer silahlara sahip iki komşu arasında tam teşekküllü bir savaşın eşiğine getirmişti.