İran İsrail geriliminin farklı yüzü: Kiros’un Yahudilere adaleti

İranlı Büyük Kral Kiros
İranlı Büyük Kral Kiros

İsrail İran gerilimi sonrası coğrafyamız yangın yerine döndü; fakat Yahudilerle Farisiler arasında tarihten gelen bir düşmanlık bulunmamaktadır. Hatta 1951 yılında İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden biri İran’dı. Elbette tarihî perspektifte akıllara gelen ilk isim büyük Pers Kralı Kiros’tu. Kiros’tan geriye kalan muhteşem silindirin ülkemizden götürülüşünü ve bu büyük kralın maceralarına buyurun yakından bakalım.

Yahudilere özgürlük veren ilk liderdi

Kiros, MÖ 590 senesinde dünyaya gelmişti. Medlere isyan eden Fars eyaletinin mensubu olarak kısa sürede Pers İmparatorluğu’nun kontrolünü ele geçirdi.

Girdiği hiçbir coğrafyada katliam yapmaması, insanların can, mal ve hürriyetini teminat altına alması Kiros’un önünde en güçlü kalelerin bile kapısını yıkan silahıydı.

Öyle ki, onlarca yıl Perslilerin hayalini süsleyen Lidya Krallığı bütün azameti ile Kiros’un büyüsüne kapıldı ve teslim oldu.

  • Bu tarihte daha evvel eşine rastlanmayan yönetim modelinden etkilenen Babil halkı, Kiros’un hâkimiyeti altına girmeyi ve Babil Kralı Nabukadnezar’ın yönetimini reddetmesi Yahudiler için bir dönüm noktası olacaktı; çünkü Kiros, Kudüs sürgününü bitirecek kararı alıyordu.
Persis kökenli Büyük Kiros, Med İmparatorluğu'nu yenerek Ahameniş Hanedanı'nı iktidara getirdi. Med ve Persleri birleştirmesinin ardından Ârî ve Ârî olmayan kavimler Ahamenîlere bağlandı. Batı Asya'nın çoğunu ve Orta Asya'nın büyük bir bölümünü ele geçirerek o dönemde insanlık tarihinin en büyük siyasî topluluğu haline gelecek bir yapı kurdu.
Persis kökenli Büyük Kiros, Med İmparatorluğu'nu yenerek Ahameniş Hanedanı'nı iktidara getirdi. Med ve Persleri birleştirmesinin ardından Ârî ve Ârî olmayan kavimler Ahamenîlere bağlandı. Batı Asya'nın çoğunu ve Orta Asya'nın büyük bir bölümünü ele geçirerek o dönemde insanlık tarihinin en büyük siyasî topluluğu haline gelecek bir yapı kurdu.

Yeşeya Kehanetlerinde bu durum şu sözlerle yer almaktaydı:

“Koreş isimli bir adam Babil’i fethedecek ve Yahudileri serbest bırakacaktı (İşaya 44:28; 45:1).

Fırat Irmağı’nın suları kuruyacak, böylece Koreş’in ordusunun yolu açılacaktı (İşaya 44:27).

Kent kapıları açık bırakılacaktı (İşaya 45:1).

Babil ordusu ‘savaşmayı bırakacaktı’ (Yeremya 51:30; İşaya 13:1, 7).”

Hatırlarsanız Netanyahu, Gazze’ye barbarca saldırırken "İşaya Kehanetlerini gerçekleştiriyoruz" demekteydi. Esasen Kiros, insanlığın gereğini yapmıştı ve bunu yapan tek kral ya da idareci değildi.

  • Asr-ı saadet halifelerinden Hz. Ömer Kudüs’ü aldığında şehrin Müslümanlar ve Yahudiler için dinen kutsal olduğunu belirterek çıkardığı emanname ile tüm mabetlerin korunacağını ve inançların özgürce yaşayacağını kanunla güvence altına almıştı.

Yahudiler bu emanname sonrası şehre Hz. Ömer ile dönebilmişler ve uzun bir huzur devri geçirmişlerdi; çünkü Hz. Ömer Hristiyanlara sağladığı bu düsturları Yahudiler için de uygulayacaktı.

 Hz. Ömer Kudüs’ü aldığında şehrin Müslümanlar ve Yahudiler için dinen kutsal olduğunu belirterek çıkardığı emanname ile tüm mabetlerin korunacağını ve inançların özgürce yaşayacağını kanunla güvence altına almıştı.
Hz. Ömer Kudüs’ü aldığında şehrin Müslümanlar ve Yahudiler için dinen kutsal olduğunu belirterek çıkardığı emanname ile tüm mabetlerin korunacağını ve inançların özgürce yaşayacağını kanunla güvence altına almıştı.

Yani Hristiyanlar, Yahudileri kutsal beldeden sürdüklerinde evvela Hz. Ömer sayesinde dönebilmişlerdi.

Hz. Ömer’in emannamesi şöyle idi:

“Bismillahirrahmanirrahim.

Bu, Allah’ın kulu, Müminlerin Emiri Ömer bin el-Hattab’ın İlya (Kudüs) halkına verdiği emandır.

Bu eman, canlarına, mallarına, kilise ve mabetlerine, hastalarına, sağlıklılarına ve sair halka verilmiştir.

Kiliseleri Müslümanlarca kullanılmayacak ve yıkılmayacaktır. Kiliselerden ve arsalarından, Hristiyanların haçlarından ve mallarından hiçbir şey eksiltilmeyecektir. Din değiştirmeleri için baskı yapılmayacak, hiçbiri bu uğurda zorlanmayacaktır. İlya halkı Medain halkı gibi cizye verecektir.

Buradan ayrılarak Rum’a (Bizans) ve Lusus a gitmekte serbesttirler. Ayrılan kimselerin canı ve malları gideceği yere varıncaya kadar güvendedir. Şehirde kalanlar da güvendedirler. İlya halkından mabetlerini ve haçlarını bırakıp mallarıyla birlikte Rum a gitmek isteyenlerin canları, malları ve haçları gidecekleri yere varıncaya kadar güvencededir.

Şu tarihten beri, orada oturan herhangi bir kimse de dilerse İlya halkı gibi cizye vermek şartıyla orada kalabilir, dilerse Rum’a da gidebilir. Allah’ın ahdi ve Rasulü nün, halifelerin ve müminlerin zimmeti, üzerlerine düşen cizyeyi verdikleri sürece burada yazıldığı şekildedir. Şahitler: Halid bin Velid, Amr bin As, Abdurrahman bin Avf ve Muaviye bin Ebi Süfyan.”

  • Kudüs’ün bir diğer Fatihi Salahaddîn Eyyûbî de aynı yolu izleyecekti. Kenti büyük zulümlerden sonra geri alan Sâlahaddîn Eyyubi intikam peşinde koşmayacak ve Hz. Ömer’in emannamesini aynen tatbik edecekti.
Kudüs fatihi Salahaddîn, Hristiyanların koyduğu Kudüs'e giriş yasağını kaldırmış ve Yahudilerin Kudüs’e dönüşüne müsaade etmişti.
Kudüs fatihi Salahaddîn, Hristiyanların koyduğu Kudüs'e giriş yasağını kaldırmış ve Yahudilerin Kudüs’e dönüşüne müsaade etmişti.

Eyyûbî’nin bir çağrısı da Yahudileri ilgilendiriyordu; çünkü Sultan, Hristiyanların koyduğu şehre giriş yasağını kaldırmış ve Yahudilerin Kudüs’e dönüşüne müsaade etmişti. Bu yüzdendir ki en necis Siyonist kaynaklarda dahi Yahudiler Salahaddîn Eyyûbî’ye karşı hürmetsiz ifadeler kullanmaz.

Dünyanın ilk anayasası: Kiros Kanunları

  • Kiros’un Kanunları, silindir ve kilden yapılmış bir tabletin üzerine yazdırılarak sonraki nesillere aktarılmıştır. İnsanların ibadet haklarında hür olduğunu, mabetlerinin güvence altına alındığını ve kimsenin zorla sürgün edilemeyeceği gibi bugün dahi uygulanılmasında ciddi arızalar görülen temel insan hakları bu silindir üzerinde kendisine yer bulması son derece şaşırtıcıdır.
MÖ 6. yüzyıldan kalma Kiros Silindiri, Kiros'u Babil'in meşru kralı olarak ilân eden döneme ait bir çivi yazısıdır. Büyük Kiros'un bildirisi, temel olarak Babilli kölelerin serbest ve özgür olması gerektiğinden bahsettiği için, bazen "ilk insan hakları bildirgesi" olarak da kabul edilmektedir.
MÖ 6. yüzyıldan kalma Kiros Silindiri, Kiros'u Babil'in meşru kralı olarak ilân eden döneme ait bir çivi yazısıdır. Büyük Kiros'un bildirisi, temel olarak Babilli kölelerin serbest ve özgür olması gerektiğinden bahsettiği için, bazen "ilk insan hakları bildirgesi" olarak da kabul edilmektedir.

Bu silindir ilk defa 1879 yılında bir Osmanlı Süryanisi olan Hormuzd Rassam tarafından bulunacaktı. Bu haber kısa sürede İstanbul’da bulunan Austen Henry Layard’ın kulağına gelecekti.

Layard, Batı tarihinde bizler için müstesna yeri olan bir İngiliz’di. Aslında Kıbrıs’ı elimizden söküp alan Büyükelçi Layard idi; ama bu, dönemin devlet adamlarının basiretsizliğinden kaynaklanan bir durumdu. Velhasıl, tabletin bulunduğu haberi Layard’ın kulağına geldiğinde evvela bu eserin Osmanlı’dan çıkartılması için Büyük Britanya adeta tüm gücünü seferber etti. Sultan Abdülhamid, Layard’ın bilge kişiliği ve Türk dostu tavırlarının fazlasıyla tesiri altındaydı. İngilizlerin dostluğu için Kıbrıs’ın elden gitmesine acımamıştı Sultan, bir kil tablet için bunu riske edecek değildi.

Böylece Kiros Kanunları topraklarımızdan çıkarak Londra’ya doğru yol aldı. Sonradan iki tablet daha bulundu ve bu tabletler de aynı şeyi yazıyordu. Rivayet odur ki İskender, Pers imparatorluğunu aldığında yaptığı ilk şeylerden birisi Kiros’un sadeliği ile öne çıkan mezarını ziyaret etmek ve ona saygılarını sunmak olmuştu.