Otostop: İnsanlığa duyulan inancın testi

Otostop: İnsanlığa duyulan inancın testi
Otostop: İnsanlığa duyulan inancın testi

Bir zamanlar dünyanın en radikal seyahat yöntemi olan otostop, bugün yeniden konuşuluyor. Kimi için ucuz bir yolculuk biçimi, kimi içinse insanlığa duyulan inancın en saf hâli.

Alexandra Menz & Bernhard Endlicher.

2022’de Alexandra Menz ve Bernhard Endlicher, Türkiye-Suriye sınırına yakın bir yolda Mardin’e gitmeye çalışıyordu. Kavurucu güneşin altında, tek şansları başparmaklarını kaldırıp gülümsemekti. Durup onları alan araba, içindeki gelinlik ve damatlık giymiş çiftle düğüne gidiyordu. Birkaç saat içinde kendilerini Nusaybin’de, hiç tanımadıkları insanların düğününde buldular. Bu, otostopun bir jestle açtığı bambaşka dünyalardan sadece biriydi.

Oysa bu yolculuk biçimi yalnızca macera arayanların oyuncağı değil. Dünyanın birçok yerinde, özellikle kırsalda otostop hâlâ bir yaşam hattı; işe, okula, pazara gitmenin tek yolu. Ama yeni kuşak gezginler için bu, aynı zamanda düşük karbon ayak iziyle seyahat etmenin, yabancılarla bağ kurmanın ve rastlantılara teslim olmanın bir yolu.

Otostopun tarihi iniş çıkışlarla dolu. 1930’larda Amerika’da Büyük Buhran’ın zorunluluğu, 1940’larda savaş yıllarının tasarrufu derken, otostop hem ihtiyaç hem dayanışma aracıydı. Ama FBI’ın “tehdit” ilan ettiği 1950’lerden, seri katil haberleriyle korkunun gölgesine çekildiği 70’lerden sonra, otostop neredeyse yasaklı bir kavrama dönüştü. Yine de Polonya’da devlet destekli kuponlarla, Küba’da yakıt kıtlığı döneminde, İrlanda’nın köy yollarında yaşamaya devam etti.

Bugün sosyal medya sayesinde yeniden görünür oluyor. Instagram’da yüz binlerce #hitchhiking etiketi, dünyanın dört bir yanından gençlerin otostop deneyimlerini sergiliyor. Toronto’dan Courtney Allan, yalnız bir kadın olarak Çin’den Afrika’ya kadar otostop yapıyor; tek “güvenlik önlemi” sezgilerine güvenmek. Lorenza D’Agostino, on yıl içinde 25.000 kilometre yol yapmış; çoğu zaman planladığından farklı yerlere ulaşsa da, “dünyada hâlâ çok güzel kalpler var” diyerek anlatıyor.

Otostop hızlı ya da verimli bir yöntem değil. Bazen bir dağ yolunda bırakılırsınız, bazen bir köy düğününde misafir edilirsiniz. Ama tam da bu belirsizlik, yolculuğu anlamlı kılıyor. Bir yabancının size açtığı koltuk, bir sonraki gün sizin bir başkasına açacağınız kapının habercisi oluyor.

Şimdi soru şu: Otostop gerçekten geçmişin nostaljisi mi, yoksa geleceğin seyahat biçimi mi? Daha bireyselleşmiş, daha güvensiz görünen bir dünyada, insanın insana duyduğu güveni yeniden inşa etmenin basit bir yolu olabilir mi?