Cunda’nın Ayna'sı: Taş sokaklardan sofraya uzanan bir hikaye

Cunda’da taş sokaklardan geçerken, adanın kendine has bir ritmi olduğunu fark edersiniz. Rüzgâr, denizin tuzunu taş duvarlara çarpar; zeytin ağaçlarının kokusu bir evin açık penceresinden sızan kekik buğusuna karışır. İşte tam o an, bir kapı önünde asılı duran ince beyaz perdeler kıpırdar ve sizi içeri çağırır. Ayna Cunda, tam olarak böyle bir yer; adanın ruhunu olduğu gibi, filtresiz yansıtan bir ayna gibi…
Ayna Cunda’nın mutfağı, Ege’ye dair bildiğiniz tüm ezberleri bozmadan ama onlara yeni bir cümle ekleyerek ilerliyor. Klasik bir meze tabağı bekliyorsanız, burada her şey biraz daha özenli, biraz daha farklı.
En çok konuşulan tabaklardan biri, levrek ceviche. Portakal kabuğu ve kapari dokunuşuyla ferah ve alışılmadık derecede zarif bir tat bırakıyor. Kabak çiçeği dolması ve deniz börülcesi gibi alışık olduğunuz lezzetler ise burada mevsiminde, tam kararında hazırlanıyor; sanki bahçeden az önce toplanmış gibi.

Ana yemeklerde öne çıkan 'şımarık pilav' ve adaçaylı tavuk kavurma, Ege’nin klasik tatlarına yaratıcı ama samimi bir yorum getiriyor. Tatlıya gelince… Lavantalı limonlu cheesecake, masada en çok fotoğraflanan tabak; hem hafif hem de tatlı bir sürpriz gibi.
Ayna Cunda’nın en güzel taraflarından biri, yemeklerin lezzeti kadar, sizi karşılayan insanların sıcaklığı. Mekanın yorumlarına baktığınızda da çoğunda aynı şeyi görmeniz mümkün: 'Kendinizi evinizde gibi hissediyorsunuz.' Garsonlar yemek önerirken liste ezberlemiyor; kendi sevdikleri tabakları anlatıyor, hatta bazen o tabakla ilgili küçük bir hikaye bile paylaşıyorlar.
Fiyatlar Cunda ortalamasına göre biraz yüksek ama kullanılan malzemenin kalitesi ve o yaratıcı dokunuşlar çoğu kişiye göre buna değiyor.
Cunda’ya yolunuz düşerse, taş sokaklarda yürürken beyaz perdelerin aralanmasına izin verin. Çünkü bazen gittiğiniz yeri en iyi anlatan şey, bir tabakta saklıdır.