Zekânız nasıl olsun? Doğal mı yapay mı?

İstanbul’un trafik verilerinin yabancı ellere geçtiği iddiaları, veri güvenliğinin bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu gösteriyor. Bu teknoloji, insanlığa hizmet için geliştirilmiş olabilir, ama yanlış ellerde boynumuza geçirilmiş bir zincire de dönüşebilir. Bir sabah uyandığımızda kendimizi YZ’nin efendisi değil, kölesi olarak bulabiliriz. Çünkü biz uyurken YZ’nin perde arkasındaki efendileri, adımlarımızı sayarken uyumuyor.
Yapay zekâ (YZ), insanlığa hizmet eden bir mucize gibi sunuluyor: Hastalıkları teşhis ediyor, hayatı kolaylaştırıyor, çevre sorunlarına çare oluyor. Ama gölgelerde başka hikâyeler yazılıyor gibi! Teknoloji devleri, hükümetler, ultra zenginlerin ardındaki küresel çete, YZ’yi insanlığı kontrol etmek için bir silaha dönüştürüyor.
İcatların İkiliği: Fayda mı, Zarar mı?

Barut, tekerlek, matbaa, buhar makinesi, internet... Her biri dünyayı değiştirdi. Ama her icat, nimetleriyle beraber bedellerini de getirdi. Matbaa bilgiyi yaydı, ama sahte haberlerin tohumunu ekti. Televizyon bilgiyi evlere taşıdı, ama saatlerce ekran başında tembelliğe sürükledi. Cep telefonu dünyayı parmaklarımıza getirdi, ama bağımlılık ve mahremiyet ihlalleriyle gölgelendi. Yapay zekâ da bu zincirin son halkası. Bir yanda hastalıkları teşhis ediyor, diğer yanda gözetleme ve kontrol aracı olarak kullanılıyor. Peki, YZ insanlığın dostu mu, yoksa yeni bir tuzak mı?
YZ’nin Aydınlık Yüzü
YZ, insanlığa sunduğu faydalarla övülüyor. Google Health’in YZ’sinin 2024’te meme kanseri taramalarında %92 doğruluk oranı yakalaması sağlıkta devrim olarak görüldü. Khan Academy’nin YZ destekli platformu, her öğrenciye özel öğrenme yolları sunuyor. DeepMind, 2023’te veri merkezlerinin enerji tüketimini %40 azalttı. Japonya’da 2024’te Fujitsu’nun YZ sistemi, tsunami tahmini modellerini geliştirerek binlerce hayat kurtardı. Türkiye’de YZ tabanlı tarım girişimleri, 2024’te verimi %20 artırdı. Bu başarılar, YZ’yi adeta her derde deva bir “dijital kurtarıcı” gibi gösteriyor.
Ama bu nimetlerin ardında kim var? Bu sistemleri geliştirenler; Silikon Vadisi’nin devleri, Çin’in teknoloji imparatorlukları ya da gölgedeki elitler ne kadar güvenilir? Peki, ya bu şirketlerin amacı sadece hizmet değil de kontrolse?

YZ’nin Karanlık Yüzü
YZ’nin karanlık tarafı bilimkurgu filmlerini aratmıyor. Terminator serisinde Skynet insanlığı tehdit ediyordu ama gerçek dünyadaki tehdit daha sinsi. Küresel çete, YZ’yi gözetleme ve manipülasyon aracı olarak kullanıyor. Örnek mi? Ekim 2024’te The Guardian, Birleşik Krallık’ta Palantir Technologies’in hükümetle iş birliği yaparak vatandaşların sosyal medya verilerini analiz ettiğini ve “davranış tahmini” modelleri geliştirdiğini sızdırdı. Amaç, potansiyel “tehditleri” önceden tespit etmekti ama bu, herkesin fişlendiği bir gözetim toplumu mu oluşturuyor? Yoksa 1984’ün Büyük Birader’i, YZ ile gerçeğe mi dönüşüyor?

Türkiye’de de alarm zilleri çalıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 2020’de ABD Ankara Büyükelçisi David Satterfield ile imzaladığı “İstanbul Ulaşım ve Trafik Mükemmeliyet Merkezi Projesi” anlaşmasının, 16 milyon İstanbullunun trafik ve kişisel verilerini Amerikan şirketi SAS üzerinden CIA’ya aktardığı öne sürüldü. İddialara göre vatandaşların hareketleri, araç plakaları, Wi-Fi bağlantıları, metro istasyonu tercihleri, hatta askerî ve istihbarat görevlilerinin günlük rutinleri (işe gidiş saatleri, yemek molaları, spor alışkanlıkları) anlık olarak kaydediliyor. Daha da kötüsü, İngiliz bir teknoloji şirketine “arka kapı” yöntemiyle TC kimlik numaraları, adresler, telefon numaraları, İspark abonelikleri ve su faturası bilgileri gibi hassas verilerin sızdırıldığı iddia ediliyor. Bu veriler şantaj, casusluk, hatta ulusal güvenliği tehdit eden operasyonlar için kullanılabilir. Veri güvenliğine sadece mahremiyet olarak bakmamak lazım, aynı zamanda bir ülkenin egemenlik meselesi.
- Hindistan’da 2025’te Aadhaar sisteminin YZ tabanlı biyometrik veri analitiğinin, vatandaşların hareketlerini izlemek için kullanıldığına dair tartışmalar patlak verdi.
- Çin’de sosyal kredi sistemi 2024’te YZ ile güçlendirilerek milyonlarca insanın hayatını puanlayarak seyahat, iş, hatta evlilik şanslarını etkiledi.
- ABD’de Temmuz 2024’te New York’ta Clearview AI’ın yüz tanıma sistemi, masum bir kişiyi yanlışlıkla terörist sanarak hayatını altüst etti.

YZ’nin Gölgesinde İş Kaybı ve Yeni Ufuklar
YZ’nin en müşahhas etkilerinden biri iş dünyasında. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2025 raporu, YZ otomasyonunun 2030’a kadar 30 milyon işi yok edeceğini öngörüyor. Brezilya’da 2024’te Amazon’un YZ destekli depoları binlerce işçiyi işsiz bıraktı. Ama her son, yeni bir başlangıç demek. YZ, bazı meslekleri yok ederken yenilerini doğuruyor. Veri analistliği, YZ etiği uzmanlığı, robot bakım teknisyenliği gibi alanlar büyüyor. Almanya’da 2024’te YZ tabanlı otomasyon, 50 bin yeni teknoloji işi doğurdu. Türkiye’de 2025’te YZ odaklı start-up’lar, 10 bin yeni istihdam sağladı. Yine de bu yeni meslekler, işsiz kalan milyonlar için yeterli mi?

Akıllı Cihazlar: Büyük Birader’in Gözleri
Akıllı saatler, bileklikler, hatta akıllı süpürgeler vb. her biri masum birer yardımcı gibi görünüyor, ama gerçekte ne kadar masumlar? Akıllı saatler uykunuzu, kalp atışınızı, stres seviyenizi takip ediyor. 2024’te Fitbit’in YZ tabanlı sağlık verilerinin sigorta şirketleriyle paylaşıldığına dair iddialar ortaya atıldı. Her eve girmeye namzet akıllı süpürgeler evlerimizin haritasını çıkarıyor; Roomba’nın 2023’te ev verilerini üçüncü taraflarla paylaştığı ortaya çıktı. Her “akıllı” cihaz, YZ ile güçlendirilmiş bir gözetim aracı olabilir. Bu veriler kimlerin eline geçiyor? Her hareketimiz izlenerek ne amaçlanıyor olabilir?

Otonom Sürüş: Özgürlük mü, Gözetim mi?
Türkiye’de de pazar payını büyük bir hızla artıran elektrikli araçlar (EV’ler), çevre dostu bir alternatif olarak sunuluyor, ancak otonom sürüş teknolojisi olmadan tam potansiyeline ulaşamazlar. Otonom sürüş, YZ’siz mümkün değil; kameralar, lidar, radar ve sensörler, YZ ile çevredeki nesneleri algılıyor, kararlar alıyor ve rotayı optimize ediyor.
Tesla’nın Autopilot sistemi, 2024’te yakıt tüketimini %15 azalttı ve trafik kazalarını %30 düşürdü. Ancak bu teknoloji, özgürlüğün bedeliyle geliyor.
Araç içindeki konuşmalar, gidilen yerler, hatta sürüş alışkanlıkları YZ tarafından kaydediliyor. Tesla araçlarının kabin içi kameralarının sürücüleri izlediği ve bu verilerin üçüncü taraflarla paylaşıldığı iddia edilmişti. Çin’de, Li Auto’nun YZ tabanlı otonom sistemleri, 2024’te sürücülerin konum verilerini devletle paylaştığına dair şüpheler uyandırdı. Ayrıca MIT’nin 2023’te yaptığı bir çalışmada, otonom araçların güçlü bilgisayarlarının, dünya çapındaki veri merkezlerinin yaydığı kadar karbon emisyonu üretebileceğini gösterdi. Bu da, karbon salınımının azaltılması için teşvik edilen EV’lerin karanlık yüzlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Davranışlarımız Mühendislik Masasında

YZ, cebimizdeki telefonlarda da iş başında. Sosyal medya platformları kullanıcı davranışlarını YZ ile analiz ediyor. Wired’da yayınlanan bir habere göre, TikTok’un YZ algoritmaları, izleme alışkanlıklarını saniye saniye çözerek kişiselleştirilmiş içerik sunuyor. Bu masum bir öneri sistemi mi, yoksa bağımlılık yapmak için tasarlanmış bir tuzak mı?
The Social Dilemma’da, YZ’nin sosyal medyada “dopamin döngüsü” oluşturduğu anlatılıyordu. Netflix, izlediğiniz filmleri/dizileri analiz ederek bir sonraki filmi/diziyi öneriyor. 2025’te Fransa’da bir YZ tabanlı reklam şirketinin özel sağlık verilerini analiz ederek hedefli reklamlar sunduğu ortaya çıktı. Acaba YZ, davranışlarımızı şekillendiren bir kuklacıya mı dönüşüyor?
İklim Kanunu ve YZ Gözetimi
TBMM’de kabul edilen İklim Kanunu, Türkiye’yi 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine taşımayı amaçlıyor. Ancak bu, bireylerin karbon ayak izini sınırlama gibi tartışmalı adımları gündeme getirebilir. Çin’de 2024’te YZ tabanlı sosyal kredi sistemi, bireylerin karbon emisyonlarını izleyerek “çevreci davranış” puanlaması yaptı.

Türkiye’de de benzer bir sistem hayata geçerse, YZ, her araba yolculuğunu, enerji tüketimini, hatta gıda alışverişini izleyebilir. Örneğin, İstanbul’da YZ destekli trafik kameraları, araçların karbon emisyonlarını analiz etmeye başladı. Bu, çevre koruması mı, yoksa 1984 tarzı bir gözetim toplumunun temeli mi? Kanunun “karbon kotası” gibi mekanizmalarla sokağa çıkma özgürlüğünü kısıtlayabileceği iddia ediliyor, ancak İletişim Başkanlığı, karbon ayak izinin sadece üretim tesislerini kapsadığını ve bireylerin özgürlüklerini kısıtlamayacağını belirtti.
Tabi bu açıklamalar korkuya mahal vermemek adına yapılıyor olabilir ama ya ileride şartlar değişir de bireylerin her adımı “gezegenin iyiliği” adına fişlenirse, özgürlüklerimiz nerede kalacak?
Efendi mi Olacağız Köle mi?

Eğitimden ulaşıma, sanayiden tarıma, sağlıktan çevreye... YZ, insanlığın elinde bir nimet ya da büyük bir tehlike olabilir. Ama şu anki gidişat, küresel çetenin kontrol aracı olarak şekillendiğini haykırıyor.
Akıllı cihazlar evlerimize sızıyor, sosyal medya zihinlerimizi programlıyor, otonom araçlar her hareketimizi kaydediyor, İklim Kanunu bahanesiyle yaşamlarımız fişleniyor.
İstanbul’un trafik verilerinin yabancı ellere geçtiği iddiaları, veri güvenliğinin bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu gösteriyor. Bu teknoloji, insanlığa hizmet için geliştirilmiş olabilir, ama yanlış ellerde boynumuza geçirilmiş bir zincire de dönüşebilir. Bir sabah uyandığımızda kendimizi YZ’nin efendisi değil, kölesi olarak bulabiliriz. Çünkü biz uyurken YZ’nin perde arkasındaki efendileri, adımlarımızı sayarken uyumuyor.