Türkiye ve ABD yeni kurulan dünyanın neresinde?

Sadece dünya uyanmadı, paranın sahipleri arasındaki savaş da kızıştı. En basitinden siyonist terör yüzünden boykota maruz kalan şirketlerin muhtemel iflasları pek çoğunu terbiye edecek. Öte yandan bugüne dek her ne kadar aralarında muhtelif sürtüşmeler olsa da dünyayı birlikte yöneten siyonist yanlısı ve siyonist karşıtı sermayenin kendi içindeki savaşı da büyüyor. Büyük patırtıların kopması an meselesi.
Hemen hemen her 100-120 senede bir, dünyanın düzeninde değişim yaşanır. Son olarak 1940’larda yaşanan değişim, merkezin tam mânâsıyla Avrupa’dan özellikle de İngiltere’den ABD’ye kaymasıyla neticelenmişti. ABD-SSCB merkezli dünya 1990’larda çökmüştü. Gelinen noktada ise zayıflayan ABD’nin karşısına çok kutuplu bir dünya modeli çıkıyor.
Ahlâkî hiçbir sınır tamımayan, fütursuz, asalak bir karakter olan Trump ile birlikte ABD, her ne kadar dünyaya gözdağı vererek pek çok şeye çökmeye çalışsa da son birkaç ay ABD’nin zayıfladığını daha bariz bir şekilde ifşa etti. Artık ABD’nin karşısında Çin, Hindistan, Türkiye, Rusya, Güney Afrika gibi ticârî, siyasi yahut askerî aktörler var. Sadece bu sebeple bile yeni bir dünyanın kurulmakta olduğunu söylemek gerekir.
Arsız bir hırsız olan Trump, bir yandan kendi kasasını diğer yandan da ABD’nin kasasını doldurmaya çalışan bir kovboy.
50 isteyip 3-5’e de razı olan Trump’ın davranışı, Kayserili fıkralarındaki gibi ne koparırsam kâr diye bakan karakterlere benziyor. Zaten bunu kendi de itiraf etmekten geri durmuyor. Kayserili bir zenginin oğlu babasından 50 lira istemiş. Babası 50 çok 20 neyine yetmez, al 10 lira diyerek uzatmış. Parayı alan oğul, ‘zâten bana da 5 lira lazımdı’ deyince uyanık zengin baba, ‘sahte para vermesek eşşeoğlu bizi kandıracaktı’ demiş.
Trump için esaslı tahlillere gerek yok. İstense de yapılamaz. Gün içerisinde sürekli fikir değiştiren, nasıl davranacağı tam olarak kestirilemeyen, asgarî diplomatik ve insânî nezaketten mahrum bir karakterle yeni bir düzen kurmak da mümkün değil. Yeni düzenlerin tesis edildiği dönemleri incelediğimizde ya savaş/lar kazanmış, dolayısıyla askerî olarak güçlü, ya iktisâdî olarak çok iyi durumda, yahut da siyaset dehası karakterlerce yönetilen devletler görürüz.
Günümüzde paranın gerçek sahibinin satanist yahudiler olduğu ehlinin mâlumudur. Para her zaman tek başına işe yaramaz. Para, stratejik bir akıl tarafından yönetilmesi durumunda kalıcı bir güç tesis eder.
Paranın sahiplerinin bugüne dek stratejik bir akla sahip olduklarını biliyoruz ancak Gazze soykırımı ile o akıl da kayboldu veya sekteye uğradı. Kendisini de araç olarak kullanan siyonizm bu aklın geleceğini de tehlikeye attı.
Zira, Gazze soykırımı sürecinde medya ve sanal medya yansıyan görüntüler dünyanın hemen her yerinde toplumların pek çok kesimini harekete geçirdi. Görüntüler sayesinde başlayan eylem ve boykotlar birkaç asırdır insanlığın anasını ağlatan yahudi terörünün ifşasını da sağladı. Bundan hem yahudiler hem yahudi hamileri hem de büyük sermaye yani paranın sahipleri zarar gördü.
Her ne kadar bu büyük yara çeşitli araçlarla bandajlanıyor olsa da kangrenleşmiş yaranın dikiş tutması artık mümkün değil. Ne de olsa insanlık uyandı ve yeni vicdan çağlayanlarının önünde hiçbir güç duramaz. Yapabilecekleri tek şey pansuman tedbirlerle zaman kazanmak.
Bunları ne Hollywood propagandaları, ne sanal medya sansürleri, ne para musluklarının kısılması, ne faiz ve kur terbiyesi, ne şu ne bu tedbir kurtarır. Narkoz etkisini kaybetti, aslan uyandı, vicdan nehri coştu.
Evet, netice için zamana ihtiyaç var. Yeni bir dünya birkaç hâdise ile birden kurulmaz. Belki 20-30 yıla ihtiyaç var ama ister yahudi çağı, ister siyonist çağ, ister satanistlerin asrı, ister ABD’nin hegemonya çağı deyin, ne dediğinizden bağımsız olarak yeni bir düzen, yeni bir dünyanın kurulma arifesindeyiz.
Trump’ın NATO’dan çekilmeye iten politikaları sadece NATO’nun sonunu değil Avrupa Birliği’nin de sonunu getirecek. Artık bütünleşik bir Avrupa masalı bitti. Ruhen, aklen ve iktisaden siyonist işgali altındaki İngiliz’in Brexit’ini de akıldan çıkarmamak gerek.
Yahudi, Gazze soykırımında bebekler, kadınlar, gençler, yaşlılar ölürken dünyanın da dirilmesine sebebiyet verdiğini hesap edemedi. Bu zavallılar netanyahudi adlı bir sapkının ihtirası yüzünden kendi geleceklerini yok ettiklerini göremeyecek kadar körler. Dünyayı uyandırdıklarını anlamayacak kadar aptallar.
Sadece dünya uyanmadı, paranın sahipleri arasındaki savaş da kızıştı. En basitinden siyonist terör yüzünden boykota maruz kalan şirketlerin muhtemel iflasları pek çoğunu terbiye edecek. Öte yandan bugüne dek her ne kadar aralarında muhtelif sürtüşmeler olsa da dünyayı birlikte yöneten siyonist yanlısı ve siyonist karşıtı sermayenin kendi içindeki savaşı da büyüyor. Büyük patırtıların kopması an meselesi.
Trump’ın Keneddy ailesinden birini isteyerek yahut istemeyerek kabinesine alması, ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy’nin israil/mossad tarafından katledildiğinin ifşası, küresel çetenin aileyi ve dinleri yok etmek ve nüfusu düşürmek için sahnelediği cinsiyet sapkınlıklarına karşı tavrı, Paris İklim Anlaşması adlı sahtekarlıktan çekilmesi, ülke çapında idamı geri getirme çabası, NATO’nun yönetiminden çekilip para musluklarını kısması, ilaç ve aşı mafyası ile mücadeleye girişmesi, Dünya Sağlık Örgütü adlı şer yuvasından çıkılması aslında sıradan icraatlar olmayıp, başarılması durumunda düzen değiştirebilecek politikalardır.
"Bence İslam bizden nefret ediyor. Dikkatli olmalıyız, bu ülkeye bizden nefret eden insanların gelmesine izin veremeyiz" diyecek kadar İslam’a, Müslümanlara düşman ve diğer insanları da aşağılayacak kadar ahlaksız yaklaşımları açısından bakıldığında Trump, diğer ABD başkanlarından farklı bir karakter değil. Onlardan farkı açık sözlü oluşu. Yukarıda zikrettiğimiz yönüyle ise yani ‘düzen değiştirici’ rolüyle Trump desteği hak eden bir karakter.
Bizim meselemiz ise düzen kurucu aktörler olamayışımız. Dün olduğu gibi bugün de tek umut Türkiye.
Lâkin Türkiye faiz, enflasyon, aşırı vergi yükü, Türkiye düşmanı iç aktörlere karşı fazla müsamahakarlığı, aile kurumunu örseleyecek eğitimdeki ısrarı, köy ve şehir stratejisine sahip olmayışı, parasını hâlâ yabancı argümanlarla şekillendirmesi, insan kaynağı envanteri olmayışı, bürokratik zorbalığı düzene sokamaması, kadın politikası yanlışındaki ısrarı, güçlü ve etkili İslam ulemasına sahip olmayışı gibi pek çok sebep, hayırlı çok sayıdaki adımını gölgeleyen hatta baltalayan unsurlardır. Azalan ve azaltılan nüfus meselesini sadece maddî veçhesiyle ele alma yanlışı gibi hataları umudun azalmasına sebebiyet veriyor.
Yeni düzenin belirleyicileri askerî, siyâsî ve iktisâdî güç gibi dursa da ardında stratejik akıl olmayan hiçbir maddî güç oyun kurucu olamaz veya kurduğu oyunu sürdüremez. Bu sebeple hâlâ dünyanın ve özellikle de İslam Dünyasının tek umudu olan Türkiye’nin ne pahasına olursa olsun iki asırlık bagajlarından kurtulması gerekiyor.
Vesselam!