Süveyda'da neler oluyor? Davut Koridoru'na Hazırlık

Süveyda'da neler oluyor?
Süveyda'da neler oluyor?

Genç Suriye devleti, onu yok etmeye çalışanlara karşı kendi ayakları üzerinde durmak için hâlâ mücadele ediyor. Şereflerini ve şahsiyetlerini şeytana satan, küçük kazançlar peşinde koşan azınlıklar ise ne yazık ki ülkelerine değil düşmana yardımcı olmak için bir yerlerini yırtıyor. Ve tarih bütün bu yaşananları elbette kaydediyor.

Birçoğumuz Suriye'deki Dürzilerin, SDG'nin ve kıyı şeridindeki Alevilerin devlete boyun eğmeyi ve anlaşmalara uymayı niçin reddettiğini merak ediyor olabiliriz. Bu kararlar gerçekten Dürzilere, SDG'ye ve Alevilere mi ait, yoksa başka bir devlet, mesela israil mi sufle yapıyor?

Bugünlerde yaşananların elbet bir sebebi var. İşgal altındaki Filistin topraklarını, önce SDG bölgelerine ve ardından Arap Körfezi ile Orta Asya cihetine bağlayan coğrafi bir koridordan bahsediyoruz. Tam olarak siyonistlerin jeopolitik "Davut Koridoru" projesinden ve içlerinde için için yanan bu projeyi uygulama arzusundan.

Büyük israil projesine giden yol

Bu koridor, ticaret, enerji ve nüfuz haritalarını siyonistlerin lehine yeniden çiziyor, Süveyş Kanalı'na duyulan ihtiyacı ortadan kaldırıyor ve İpek Yolu'nu tehdit ediyor. Suriye içinde Golan Tepeleri'nden başlayıp güney Suriye vilayetlerinden (Dera ve Kuneytra) geçerek doğuya, Süveyda'ya doğru yöneldikten sonra Suriye-Irak-Ürdün ortak sınırındaki ABD’nin Tanf askeri üssüne ulaşan bu koridor, oradan SDG kontrolündeki Suriye’nin kuzeyine ve daha sonra Erbil cihetinden itibaren Türkiye sınırına erişiyor. Ve bu koridorla birlikte bölük pörçük devletçikler ortaya çıkmış olacak, dolayısıyla da "Yeni Ortadoğu", daha doğrusu "büyük israil" projesine giden yolun üstünde artık bir engel kalmayacak.

Şereflerini ve ülkelerini satan bazı Dürziler elbette bu planı biliyorlar fakat yine de siyonizmin değirmenine yılmadan usanmadan kör bir eşek gibi su taşımaya devam ediyorlar. Bunun altında elbette israilin onlara vadettiği boş sözler, ceplerine koyduğu harçlık ve ellerine tutuşturduğu silahlar var.

Neler yaşandı?

Süveyda'da bir kamyon şoförünün kaçırılmasının ardından Dürziler ile Bedevi kabileleri arasında çatışmalar başladı. Vaziyet hızla karşılıklı adam kaçırmalara dönüştü, silahlar kullanıldı, kan döküldü ve durum kontrolden çıktı. Böylece düzeni sağlamak ve kan dökülmesini durdurmak için şehre giren Suriye ordusunun müdahalesi elzem bir hâl aldı.

Hikmet el-Hicri'nin Dürzi milisleri, düzeni sağlamak için yola çıkan Suriye ordu güçlerine tuzak kurup onları derdest ettiler ve daha sonra da katlettiler. Cesetlerini Bedevi gençlerin cesetleriyle birlikte Millî Hastane'ye götürüp öylece bıraktılar. Suriye bayrağını indirip göndere israil paçavrasını çektiler. Aynı zamanda israilden yardım çağrılarına başladılar. Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara'nın devrilmesi için netanyahudan destek talep ettiler.

Diğer yandan israil tarafındaki Dürzilerin, Suriye'deki Dürzileri desteklemeleri için siyonistlere baskısı gündeme geldi. Ne de olsa israil ordusunun ciddi bir bölümünü buradaki Dürziler oluşturuyordu ve bunlar Gazze katliamının başrolündeydiler. Ayrıca Filistinli tutuklulara yaptıkları kötü muamele ile de ünlüydüler. israil yönetimi, hem kendi planını işler kılmak hem de en kirli işlerinde kullandıkları Dürzileri yatıştırmak için harekete geçti ve sadece Süveyda'ya giden konvoyları bombalamakla kalmadı, Şam'daki Genelkurmay binası ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı dâhil birçok binayı da bombaladı.

Millî çıkar umurlarında değil

Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, hükümet güçlerinin Süveyda'dan çekildiğini duyurarak, durumun iki seçenek arasında olduğunu vurguladı: Ya israil ile açık bir savaş başlayacaktı veya Dürzi şeyhlerinin akıllarını başlarına toplayıp millî çıkarları öncelemesi gerekecekti. Fakat Dürzilerin millî çıkar diye bir önceliği yoktu. Hükümet güçlerinin çekilmesiyle birlikte el-Hicri'nin milisleri Suriye’ye ihanet edip Bedevi aşiretlere saldırdılar, çocukları, kadınları, gençleri ve yaşlıları vahşice katlettiler.

Kan donduran bir vahşet

Öyle bir vahşet sergilediler ki, başlarını kestikleri esirleri binaların yüksek katlarından aşağıya attılar. Bir çocuğun ellerini zıt yönlere giden iki arabaya bağlayıp vücudunu paramparça ettiler ve üstelik bu kan donduran vahşeti videoya çekip sosyal medyada yayınladılar. 2.000'den fazla kişiyi esir alan Dürziler, kadınların namusuna el uzatacak kadar aşağılık mahluklar olduklarını herkese gösterdiler. Şam'ın Duma beldesindeki çiftliklerde çalışan 15 çiftçi ailesini de öldürdüler. Bu çiftçiler Bedevi bile değildi. Dürzi olmayan tüm şehir sakinlerine Süveyda'yı kısa zamanda terk etmeleri için bir ültimatom verdiler.

El-Hicrî daha sonra israilin Davut Koridoru adını verdiği planı bizzat uygulamaya sokmak için Suriye'nin kuzeyine bir koridor açılmasını talep eder oldu. Ve bu noktada Arap aşiretleri Dürzilerin elinde esir tutulan kadınları ve çocukları kurtarmak için Süveyda'ya doğru ilerlemeye başladı. Aşiretler ilerledikçe süngüsü düşen el-Hicri bu kez çark etti ve hükümet güçlerinin geri dönmesini talep etti. Daha önce bölgeye giden ordu mensuplarının başına gelenleri iyi bilen Suriye hükümeti ise bu talebi reddetti.

Aşiretler harekete geçti

Bu arada aşiretlerin harekete geçmesi herkes için bir sürpriz oldu. Çünkü israil hava saldırıları altında hükümet güçlerinin Süveyda'dan çekilmesi tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Bölünmez, birlik içinde ve güçlü Suriye devleti hayalinin sonu mu geliyor diye endişe eder olmuştuk. Esed rejiminin uzun süredir ayaktakımı ve barbarlar olarak topluma olumsuz bir şekilde tanıttığı aşiretler, Suriye için ellerinden geleni seve seve yapmıştı. Çünkü onlar ne ayaktakımı ne de barbarlardı.Tam aksine ahlâk sahibi, cömert ve ezilenlere destek veren bir kesimdi.

Genç Suriye devleti, onu yok etmeye çalışanlara karşı kendi ayakları üzerinde durmak için hâlâ mücadele ediyor. Şereflerini ve şahsiyetlerini şeytana satan, küçük kazançlar peşinde koşan azınlıklar ise ne yazık ki ülkelerine değil düşmana yardımcı olmak için bir yerlerini yırtıyor. Ve tarih bütün bu yaşananları elbette kaydediyor.