Kadın erkek ilişkilerinde asıl olan haramlıktır

Kadın erkek ilişkilerinde asıl olan haramlıktır
Kadın erkek ilişkilerinde asıl olan haramlıktır

Zamanımızda kölelik kalmadığı için tek meşru yol olarak sahih nikâh kalmıştır. Nikâh olmadığı müddetçe, iki cinsin birbirini sevmesi, ilişkiyi zina ve haram olmaktan çıkarmaz. İmam Mâtürîdî, mut’anın da bu ayetle yasaklandığını ifade etmiştir. Çünkü mut’a ne nikâh ne de sahipliktir. Ona “mut’a nikâhı” denmesi durumu değiştirmez. Nikâh ve sahiplik haricindeki yola tevessül edenler kendilerine konulan sınırı aşanlardır (Mâtürîdî, Tefsir, 7/452).

Hemen her hukukta yasaklar kanunla konur ve kanunun yasaklamadığı husus serbest kabul edilir. İslam hukukunda da benzeri bir durum vardır. Allah-ü Teâlâ bu hususu ifade etmek üzere şöyle buyurmuştur:

الَّذِي خَلَقَ لَكُمْ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا " - O (yaratıcı) ki, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (el-Bakara 2/29)

Ayette yeryüzündeki her şeyin insanın istifadesine sunulduğu ifade edilmiştir. Ancak yeryüzünde insana mazarrat olanlar veya yasaklananlar da vardır. Bu yasaklananlar ayrıca belirtilmiştir. ‘Yasak yoksa o şeyden istifade edilebilir’ demektir. Buna ibaha-i asliye denir ve fıkıhta geçen “eşyada aslolan ibahadır” ilkesi sadece akli olarak bulunmuş bir kaide değil, bu ve benzeri ayetlerden istifade ile ortaya konulmuştur. Ancak bu kaide mutlak değildir.

Ayette geçen “مَا / mâ” edatı burada mubah kılınanların akıl sahipleri haricinde olduğunu ve bu ibahada insanların eşit konumda olup birbirlerine mubah kılınmadığını göstermektedir. Bu sebeple insanın ayrılmaz hakları olan can, ırz, din ve akıl hususunda kaide ibaha değil haramlıktır. İnsanlar başkasının can ve ırzında istedikleri gibi tasarrufa mezun olmadıkları gibi kendi can ve namuslarında da dilediklerini yapmaya izinli değillerdir. Kişi intihar edemediği gibi ırzını başkasına satamaz.

Bütün bunlara nazaran ya açık nasla ya da zarurette izin verilmediği müddetçe erkek-kadın arasındaki ilişkilerde de temel olan haramlıktır. Buna göre yabancı bir kadına bakmak dâhil her şey ilke olarak yasaktır. Bundan ancak evlenmek, tedavi, alışveriş gibi nasla veya ihtiyaç ve zaruret sebebiyle istisna edilenlere izin verilmiştir.

Bakara suresi 221. ayette mümin erkek ve kadınların müşriklerle evlenmeleri yasaklanmış, Maide suresi 5. ayette ise mümin erkeklerin ehl-i kitap kadınları ile evlenmesine müsaade edilmiştir. Maide suresi beşinci ayete kıyas yaparak ve açıkça mümin kadınların ehl-i kitap erkeklerini yasaklayan bir ayet yok diye mümin kadınların ehl-i kitaptan bir erkekle evlenmesine cevaz verilemez. Çünkü bu ayet, ehl-i kitap erkekleri kapsamadığı iddia edilse bile delil bulunmayan yerde nikahın haram olması nedeniyle mümin kadınlar ehl-i kitap da olsa gayrimüslim bir erkekle evlenemez.

Bu hususta ne âyet ne hadis hiçbir ibâha delîli vârid olmamıştır. Hem erkeklerin hem de kadınların gözlerini sakınmalarını emreden ayetler (en-Nûr, 24/30-31), hem de kadının başörtüsünü kimlerin yanında açabileceğine dair ifadeler de (en-Nûr, 24/31) bu kuralı desteklemektedir.

Nikâhsız hiçbir birliktelik kabul edilemez

Kadın erkek ilişkilerinde genel kuralın yasaklık olması nedeniyle kişi ancak izin verilenlerle nikâhlanabilir. Bu kişilerle evlenmediği müddetçe de hiçbir birliktelik caiz kabul edilmemiştir. Nikâhsız kadınla erkeğin cinsî münasebette bulunması zina olarak isimlendirildiği gibi el ele tutuşmaları, öpüşmeleri hatta şehvetle bakışları bile zina kapsamında görülmüştür (Müslim, “Kader”, 20-21, No: 2657).

zina büyük günahlardan kabul edildiği gibi yapanlar için ağır cezalar da konmuştur. Çünkü ailelerin dağılmasına ve toplumun ifsat olmasına yol açar.

Ayet-i kerimede, zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkin, yolca da pek fena bulunuyor.” (el-İsrâ 17/32) buyrulmuş, “zina yapmayın” denmemiş, “yaklaşmayın” denilerek zinaya götürebilecek, dokunmak, bakmak, beraber bulunmak vb. yollar da yasaklanmıştır.

Ayetin öncesi ve sonrasındaki ayetlerdeki ifade ve hükümler de dikkat çekicidir. zinaya yaklaşmayın denilmeden fakirlik ve aç kalma korkusuyla evlatların öldürülmemesi istenmiş, fuhşun önemli kanallarından biri olan fakir kalma korkusunun yersiz olduğu ifade edilmiştir (el-İsrâ 17/31). Bir sonraki ayette de haram kılınan bir nefsin öldürülmesi yasaklanmıştır (el-İsrâ 17/33). zinanın iki öldürme arasına alınması onun da ölümlere yol açması hasebiyledir. Ya dünyada tarafların kavga edip birbirlerini öldürmesine ya da nesilleri zayi ederek çocukların bazen madden bazen mânen ölümüne yol açar. Ayrıca nesebi belli olmamak hükmen ölüm gibidir.

İmam Mâtürîdî (ö. 333/944), zinanın akıl ve hikmette de çok çirkin olduğunu ifade etmektedir. Yani özü itibariyle zina çirkin bir iştir.Allah-ü Teâlâ açıkça yasaklamasaydı bile insanların çirkinliğini ve kötülüğünü bileceği ve uzak durması gerekeceği hususlardandır. Tam ikrah (öldürülme veya sakat bırakılma) halinde bile izin verilmeyen hususlardan biri de zinadır.

zinanın en büyük günahlardan olduğunda da ümmet arasında ihtilaf yoktur. Aslında zinanın kötülüğü çok az istisna ile tüm dinlerde ve kültürlerde bilinir. Ancak bazı kültürlerde zinanın tanımı değiştirilmiş, sadece evli olan çiftlerin başkalarıyla ilişkisine zina denilmiştir. Evli olmayan kişilerin rıza temelli ilişkisinin zina olmadığı gibi bir anlayış geliştirilmiştir. Bunun açtığı felaket özellikle Avrupa’da çok açık görülmektedir. Fuhuş ve sapkınlıklar artmış, nüfus artışı durmuştur.

Birden fazla sûrede geçen müminlerin ırzlarını koruyacağı, zevceleri ve cariyeleri haricindekilerle ilişkiye giremeyeceklerine dair ayetler (el-Mü’minûn 23/5-7; el-Meâric 70/29-31) nikâhlı olma ve sahiplik haricinde hiç kimseyle cinsî münasebete bulunamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.

Zamanımızda kölelik kalmadığı için tek meşru yol olarak sahih nikâh kalmıştır. Nikâh olmadığı müddetçe, iki cinsin birbirini sevmesi, ilişkiyi zina ve haram olmaktan çıkarmaz. İmam Mâtürîdî, mut’anın da bu ayetle yasaklandığını ifade etmiştir. Çünkü mut’a ne nikâh ne de sahipliktir. Ona “mut’a nikâhı” denmesi durumu değiştirmez. Nikâh ve sahiplik haricindeki yola tevessül edenler kendilerine konulan sınırı aşanlardır (Mâtürîdî, Tefsir, 7/452).

Allah-ü Teâlâ evlenmeye teşvik etmiş, taraflar fakir bile olsa fazlından ihtiyaçlarını gidereceğini; nikâh için imkân bulamayanların da bunu bulana kadar iffetli kalmalarını emretmiş (en-Nûr 24/32-33); ihtiyaç halinde zinaya ruhsat vermemiştir. Peygamber Efendimiz (a.s.v.), evlenmeye imkânı olmayan gençlerin, şehveti kırması için oruç tutmalarını istemiştir (Buhârî, “Savm”, 10, “Nikâh”, 3; Müslim, “Nikâh”, 1, No: 1400).

Kişi evli olmasa bile kendini iffetli tutacak, zinadan uzak tutacak yollar aramalıdır. Allah-ü Teâlâ zaruret durumunda başkasının malından zaruret miktarı alınabileceğine cevaz vermiş ancak cinsî münasebette böyle bir durumu kabul etmemiştir.

Bir ayet-i kerimede Allah-ü Teâlâ, kocası vefat etmiş ve iddet bekleyen kadına açık evlenme teklifini uygun görmemiş; evlenme niyetinde olanların bunu ancak tariz yoluyla söylemesine müsaade etmiş ancak bunu bile hoş karşılamamıştır (el-Bakara 2/235).

Buradan anlaşılıyor ki evli veya ric’î talak bekleyen bir kadına hiçbir şekilde evlilik imasını içeren bir söz söylenemez. Hatta bir çeşit kur yapma olan, güzelliğini övme benzeri sözler de söylenemez. Zamanımızda bunun bir kibarlık kabul edilmesi doğru olmadığı gibi erkeklerin evli olmadıkları kadınlara “ne kadar güzelsiniz, bu elbise size çok yakışmış” vb. kur yapma türü sözleri söylemesi de caiz değildir.