İran’a büyük nefes verdiler

Sünni olan İran halkının zâlim, hâin Şah İsmail tarafından zorla Şiileştirildiğini ne Sünni dünya ne de İranlılar bilir. Zira bilinmesi de istenmez.
İran’a hâkim Ehl-i Sünnet düşmanı yönetim kadrosunun; Hz Âişe validemiz, Hz Ebubekir, Hz Ömer ve Hz Osman efendilerimiz, Sahabe-i Kiram’ın ileri gelenlerinden Hz. Muaviye gibi zâtlara hakaret ve iftirayı ibadet sayan, Irak, Suriye ve Yemen’de Sünni Müslümanlara tecavüz ve işkence eden, -yahudiler gibi- Müslümanları “ibadet” niyetine katleden, ağıtlar ve uydurma masallarla halkı hipnoz eden, herkesi Şiileştirmek için çalışan, Kudüs’ü umursamadıkları hâlde Kudüs dâvâları varmış gibi geçinen, Sünni oldukları için Filistinlilerden nefret eden ama sanki onların hâmisiymiş gibi davranan, İran’da tek bir Sünni camiine bile izin vermeyen, diğer Müslüman ülke ve topluluklara yaptığı gibi Türkiye’nin de altını oymaya çabalayan, bu uğurda terör örgütleri ile işbirliğinden çekinmeyen, israil ve Amerika’dan nefret ediyormuş gibi yaparak milletini oyalayan hatta hipnoz eden ve arkadan iş çeviren, saf Müslümanların gözünü boyayan, rejimi ayakta tutmak için yapabileceklerinin sınırı olmayan, bizatihi eğitip beslediği uzantıları eliyle milyonlarca Müslümana yönelik tecavüz ve cinayetin fâili olduğu gerçeğini akıldan çıkaran kaybeder.
İran ve israil birbirleri için nefestir. Her ikisi için danışıklı dövüşecekleri sözde bir düşman gerek. Aksi halde yapacakları ve rejimlerini ayakta tutacak gerekçeleri tükenir. Yüzlerine bakınca şeytanın bile tedirgin olduğu Süleymani gibiler ile Hizbullah’ın akılsız liderinin tasfiyesi İran’ın bilgisi dışında olamaz. Son tiyatrodaki kritik kişilerin infazı da…
86 yaşındaki Hamaney daha ne kadar yaşayabilir ki? İran, ABD ve israilin odaklandığı mesele, Hamaney sonrası İran’dır. Yani iktidar kavgaları ile Şii rejimin zarar görmesi veya devrilmesi. Üçü de sorunsuz bir geçişe odaklanmış durumda.
Bunun en kestirme yolu, Hamaney’in oğlunun koltuğu devralması. İslam dünyasını tedirgin ve kontrol etmenin en kestirme yolu olan İran ve israil rejimlerinin zarar görmesine hiçbirinin tahammülü yok. İngiliz, israili bu sebeple kurdu. ABD, İngiliz, Fransız ve israil koalisyonu da Humeyni’yi bu sâiklerle iktidara taşıdı.
Bu gerçekleri görmediğinizde tuzağa düşersiniz. Bu sebepledir ki sözde savaş tiyatrosu,evvelen İran rejimini inanılmaz derece güçlendirdi. Büyük bir nefes sağladı. Ömrü epey uzadı. Hamaney sonrası önemli ölçüde garantiye alındı.
Körfez ve çevre ülkeler korkutuldu, İran güçlü gösterildi. “israili bile vurabilen İran size neler yapmaz ki” mesajı yüklendi. Tüm dünyaya yüksek dozda muazzam bir İran propagandası enjekte edildi. Bu korku yüzünden yüz milyarlarca dolarlık -gerçek ihtiyaçta işe yaramaz- silahlar satılacak. İsrail’e sırt dönmek isteyenlere de gerekli mesaj ulaştırıldı.
Elbette bunun çok da ehemmiyetli bir maliyeti olacaktı, olsundu. Ayrıca İran’ı ve savaşı durduran bir Trump havası hem ABD hem de dünya için estirilmesi gereken bir rüzgârdı. Pakistan-Hindistan savaşını, İran-İsrail tiyatro savaşını bitiren Tump, Nobel Barış Ödülü’nü hak etmiş olacaktı ve artık ödülün önünde hiçbir engel de kalmamış oldu.
12 günlük tiyatro perdesi, siz şifreleri çözüp, “aaaa bu da tiyatro imiş” diyene dek kapandı. Yerin kulağı vardır, sakın ola bunun bir tiyatro olduğunu yüksek sesle kimlere söylemeyin ama aklınızdan da çıkarmayın!
Bunca şey arasında bizim Ali Şenel durduk yere konforumuzu bozacak “ev genci” diye bir şey getirdi haber masamıza. Neymiş efendim gençler çalışmak ve evlenmek istemiyormuş. ‘Ne var bunda’ diye gençleri anlayan kalmamış şu koca dünyada. Bari bu fakir destek olsun bu gençlere! Zira ne verdiniz de ne istiyorsunuz. Ivan Illich’in dediği gibi onların da ‘işsizlik hakkı’ var ve bunu kullanmak istemiş olabilirler. Herkesin imanı kapitalizmin dişlilerinde gevreyecek diye bir şart mı var?
Ayrıca biz gençleri hangi doğru eğitimden geçirdik, lokmalarının helâlliği için kaç gece uykusuz kaldık, hangi gün bu çocuk Allah’a kullukta neden zorlanıyor, biz nerede hata ettik dedik ki?
Tek istediğimiz üniversite bitirmesi, çok gelirli bir iş bulması, işi-aşı olmadan evlenmemesi değil miydi?
“Kızını dövmeyen dizini döver” dememiş miydi ecdat!
“Haydi dövünme vakti” diyeceğiz de pek kimsenin kızını-oğlunu terbiye etmediği gibi dizini de döveceğine inancımız yok.
Mazlum Gazze ve diğer Filistinli Müslümanların 1447’nci Hicri senelerini tebrik ederiz, Allah-ü Teâlâ Hazretleri bu Muharrem’i onların kurtuluş, huzur, saadet, düşmanlarının ve dost görünen münafıkların da hezimet ayı kılsın! Âmin!
Vesselam!