İnsanlar kasıtlı olarak parkinson ve alzaymır yapılıyor!

İnsanlar kasıtlı olarak parkinson ve alzaymır yapılıyor!
İnsanlar kasıtlı olarak parkinson ve alzaymır yapılıyor!

Geçen sayıda insanları sapkınlaştıran ilaçlardan söz etmiştik. Daha onun etkisinden kurtulamadan başka sarsıcı bir haber daha düştü medyaya. Yeni bilgiye göre insanlar tarım zehirleriyle bilerek parkinson ve alzaymır yapılıyor! Akıllara bundan ne çıkarları olabilir sorusu gelebilir. Ama bu bir taşla çok kuş avlamak gibi bir şey. Tarım zehirleriyle güya böcekler ve otlar yok ediliyor. Oysa neticesinde toprak, su, hayvanlar ve dolayısıyla insanlar zarar görüyor. Aşağıda okuyacağınız Hollandalı doktorun beyanları, parkinson denilen zulmün de zalimler eliyle yapılmakta olan bir soykırımı aracı olduğunu gösteriyor.

Kanser, doğum kusurları, kısırlık, erken menopoz, alzaymır, parkinson, kalp ve böbrek yetmezlikleri gibi çok sayıda rahatsızlığın nasıl bir salgına dönüştüğünü yaşı yetenler dünle mukayese edebilir. Dün nadir görülen bu hâller ne yazık ki asrımızın salgınlarına dönüşmüş durumda. Bunlar durduk yere mi oluyor? Şüphesiz hayır. Bir hâl varsa bir de fail vardır. Peki, o fâil kim yahut kimler?

Gelin hikâyeyi baştan ele alarak meselenin daha iyi kavranmasını sağlamaya çalışalım. California'daki bir hastaneye 1982 yılında yirmili yaşlarında, felçli ve konuşamaz halde yedi eroin kullanıcısı yatırılır. Bunlar sağlıklı gençlerdir ta ki, kendi yaptıkları sentetik bir uyuşturucu, onları kendi bedenlerinde hapsolmuş hâle getirene kadar.

Tıp araştırmacıları bunun nedenleri üzerinde çalışırken insanlık üzerinde silah olarak kullanılan araçları tespit eder. Neticeye göre MPTP adlı nörotoksik bir kirletici, beynin hareketi kontrol eden küçük ama hayâtî bir bölgesi olan substantia nigra’yı yok etmiştir.

Syngenta “Paraquat, talimatlara uygun kullanıldığında güvenlidir” dese de Dr. Bloem için Avrupa’daki yasaklar bile rahatlatıcı değil.
Syngenta “Paraquat, talimatlara uygun kullanıldığında güvenlidir” dese de Dr. Bloem için Avrupa’daki yasaklar bile rahatlatıcı değil.

Tıpçıların Latince olarak substantia nigra dedikleri bu bölge göz hareketleri, vücudun motor planlaması, öğrenme ve bağımlılık gibi beyin davranışlarını organize ediyormuş. İşte parkinson da aynı hâlin bir neticesiymiş.

Axel Springer grubuna bağlı bir yayın kuruluşu olan Politico gazetesi, bu hususta ilginç bir habere imza attı. Gelin haberin detaylarına birlikte bakalım.

PARAQUAT adlı bir yabânî ot “ilacı” var. Bu sözde ilaç, özde zehir onlarca yıldır ABD, Avrupa, Türkiye ve daha pek çok yerdeki tarlalarda yaygın olarak kullanıldı. İşte parkinsonun ana nedeni bu silah. Silah çünkü bunun parkinson vb. hastalıklara sebebiyet verdiğini; üreten, satan, aracılık, eden, izin veren herkes biliyor. Ama bilmezlikten geliyorlar. Belki tek bilmeyeni bunun iyi bir şey olduğunu zanneden tamahkâr üreticiler. İşin aslına bakarsanız onların hatırı sayılır bir kısmı da biliyor. Akıllı bir kişi bu zehirlerin insan başta olmak üzere tabiattaki tüm varlıklara zarar verdiğini bal gibi bilir. Ama vicdan köreldiği için kullanmaya da devam edilir.

Tarım zehirleriyle yetiştirilen gıdaları yiyenler zararlarını bilmiyor mu? Şüphesiz bunların çoğu da bunun farkında. O anda hızlı şekilde zarar görmedikleri için umursamıyorlar. Başlarına bir felaket gelince de fatura otomatik olarak Allah’a kesildiğinden meselenin gerçek faillerine kimse hesap sormuyor.

Çünkü mevcut global düzen insanın azaltılmasını istiyor. Azaltılamıyorsa hasta olmasını…

Hasta insan dünya işlerinden el etek çeken kişidir. Devlet ve sigorta şirketleri ile beraber varlığını sözde tedaviye harcar. Neticede medikalden tıbba, eczalıktan kimyaya dek sahipleri belirli yapılar olan şirketler kazanır. İnsan ve devletler ise her zaman kaybeden taraf olur.

Devletleri idare eden siyasetçi ve bürokratlar ise genellikle gündelik basit işlerle uğraşmaktan bu derin meseleleri pek umursamazlar. Bazıları da ihanet şebekesinden beslenir.

Dr. Bas Bloem nasıl ve neden engellendi?

Parkinsona yakalanan bu 7 kişide muhtelif ilaçlar denenir ama bu kalıcı hasar tedavi edilemez. Tıpkı bugün bir sürü işe yaramaz kimyevî maddeyi ilaç diye insanlara reçete ettikleri gibi.

O günlerde genç, iyi niyetli ve gayretli bir doktor olan Hollandalı Bas Bloem her şeyi değiştireceğini düşünür. Dr. Bloem, 1989'da tıp fakültesini bitirdikten kısa bir süre sonra MPTP-Parkinson bağlantısını ortaya çıkaran nörolog William Langston ile çalışmak üzere ABD'ye gider. Orada gördükleri, hastalık ve nedenleri hakkındaki anlayışını tamamen değiştirir. Gelin sonrasını Milliyet’te yer alan Politico mahreçli haberden okuyalım.

Dr. Bloem: Parkinson’un “büyük ölçüde çevre kaynaklı bir hastalık”
Dr. Bloem: Parkinson’un “büyük ölçüde çevre kaynaklı bir hastalık”

İnsan eliyle yapılan hastalık nasıl doğdu?

İngiliz cerrah James Parkinson, daha sonra Parkinson olarak anılacak olan hastalığı 1817'de ilk kez "titreyen felç" olarak tanımladığında bu tıbbî bir merak konusuydu. Yaşlı erkeklerde nadir görülen bir rahatsızlık olarak düşünülüyordu. İki yüzyıl sonra Parkinson hastalığı dünya genelinde son 20 yılda iki kattan fazla arttı ve önümüzdeki 20 yılda bir kez daha ikiye katlanması bekleniyor. Parkinson şu anda dünyadaki en hızlı büyüyen nörolojik bozukluklardan biri. Hatta felç ve multipl sklerozu (MS) geride bırakıyor.

Bu hastalık, dopamin üreten nöronların ilerleyici ölümüne neden oluyor ve zamanla hareket, konuşma ve nihayetinde beyin faaliyetlerini yok ediyor. Dünya kadar sözde ilaç reçete edilse de modern tıbba göre henüz bir tedavisi de yok.

‘Yaş ve genetik yatkınlık rol oynuyor’ dense de Dr. Bloem ve nöroloji camiası, bu iki faktörün tek başına vaka sayılarındaki dik artışı açıklayamayacağını söylüyor. ABD'li nörolog Dr. Ray Dorsey ile birlikte yazdığı 2024 tarihli bir makalede Dr. Bloem, Parkinson'un "büyük ölçüde çevre kaynaklı bir hastalık" olduğunu yazdı. Genetikten çok hava kirliliği, endüstriyel çözücüler ve en çok da pestisitler / tarım zehirleri gibi toksik maddelere mâruz kalma ile şekillenen bir durum.

Bugün 58 yaşında olan Dr. Bloem, Hollanda Radboud Üniversitesi Tıp Merkezi'nde dünya çapında tanınan bir klinik ve araştırma ekibini yönetiyor.

Politico'nun haberine göre Bloem'un ofisinin dışındaki koridor, son ziyaretimde yoğun olmasa da hareketli Nörolog Dr Bloem şöyle söylüyor: “Parkinson, insan eliyle meydana getirilmiş bir hastalıktır. Ve trajik olan, bunu engellemeye bile çalışmıyor olmamız.”

‘Pestisit patlaması parkinson patlamasına yol açtı’

Dr. Bloem'un kliniğinden geçen hastaların çoğu çiftçi değil, ama pek çoğu tarımın yoğun olduğu kırsal bölgelerde yaşıyor. Zamanla Dr. Bloem, parkinsonun daha çok yoğun tarım yapılan bölgelerde ortaya çıktığını fark etmiş.

"Parkinson 20. yüzyılın başlarına kadar çok nadir görülen bir hastalıktı" diyen Dr. Bloem ekliyor: "Sonra tarım devrimi, kimyasal devrim ve pestisit patlaması geldi, oranlar yükselmeye başladı."

Avrupa, bilime dayanarak bazı adımlar attı. MPTP ile kimyasal olarak benzer olan herbisit paraquat, 2007'de nihayet yasaklandı ama ancak İsveç, Avrupa Komisyonu’nu nörotoksisitesine dair delilleri göz ardı ettiği için dava ettikten sonra.

Türkiye’de de satılıyor

Bu gerçeklere rağmen Türkiye’de Paraquat satan bir sitede yazanlar.
Bu gerçeklere rağmen Türkiye’de Paraquat satan bir sitede yazanlar.

Parkinson ile bağlantılı bilinen diğer pestisitler olan ROTENON ve MANEB de artık onaylanmıyor. Ama basit bir arama motoru taramasında bunların Türkiye’de hâlâ “ruhsatlı” olarak satıldığını görüyorsunuz.

Ancak başka yerlerde durum farklı. Paraquat hâlâ İngiltere ve Çin'de üretiliyor, ABD, Yeni Zelanda ve Avustralya’daki tarlalarda kullanılıyor ve Afrika ile Latin Amerika'nın bazı bölgelerine ihraç ediliyor. Bunlar parkinson oranlarının hızla arttığı bölgeler.

Bir zamanlar Bayer’in kanserojen glifosatından sonra dünyanın en çok satan ikinci ot imhacısı olan PARAQUAT, İsviçre merkezli ve Çin’e ait Syngenta’ya büyük kârlar sağladı. Ancak ticari zirvesi çoktan geçti ve şu anda şirketin toplam iş hacminin sadece küçük bir kısmını oluşturuyor. ABD’de Syngenta, bu kimyasalın kendilerine parkinson hastalığına yol açtığını söyleyen binlerce kişi tarafından dava konusu yapılmış durumda. Benzer davalar Kanada’da da devam ediyor. Ne yazık ki bu tür davaları Türkiye’de göremezsiniz.

Yalandan kimse ölmediği için Syngenta, paraquat ile parkinson arasında herhangi bir bağlantı olduğunu sürekli reddetti ve ABD, Avustralya ve Japonya’daki düzenleyici incelemelere atıf yaparak delil bulunmadığını iddia etti. Ama yalanlar kılıfına sığmaz hâle geldi.

Parkinson 20. yüzyılın başlarına kadar çok nadir görülen bir hastalıktı” diyen Dr. Bloem ekliyor: “Sonra tarım devrimi, kimyasal devrim ve pestisit patlaması geldi, oranlar yükselmeye başladı.”
Parkinson 20. yüzyılın başlarına kadar çok nadir görülen bir hastalıktı” diyen Dr. Bloem ekliyor: “Sonra tarım devrimi, kimyasal devrim ve pestisit patlaması geldi, oranlar yükselmeye başladı.”

'Doğru soruları sormuyoruz'

Syngenta "Paraquat, talimatlara uygun kullanıldığında güvenlidir" dese de Dr. Bloem için Avrupa’daki yasaklar bile rahatlatıcı değil.

Doktor, "Yasakladığımız kimyasallar mı? Onlar bariz olanlardı. Şu anda kullandıklarımız da en az onlar kadar tehlikeli. Doğru soruları sormuyoruz" diyor.

Bunca şeyden sonra daha fazla söze gerek var mı?