Çin İran savaşının neresinde?

Çin İran savaşının neresinde?
Çin İran savaşının neresinde?

Ayrıca İran’ın nükleer altyapısının yok edilmesinden Çin’in sahiden rahatsız olduğunu nereden biliyoruz ki? Belki Suudî Arabistan kadar memnundur hatta. Nitekim askerî bakımdan zayıf bir İran, Pekin’in çıkarları için daha münasip olabilir. İsrail ve savaşa karışacağı belli olan ABD, hava harekâtında başarılı olsa da kara harekâtı yapamayacağına göre İran rejimi büyük ihtimalle varlığını sürdürecektir. Zayıf düşmüş ama Amerikan karşıtı olmayı sürdüren bir rejim Çin için hiç de en kötü senaryo olmayacaktır.

13 Haziran gecesi İsrail’in İran’a yönelik kapsamlı hava harekâtıyla başlayan savaşta Çin derhal saldırıyı kınayan açıklamalar yaptı. Gerek BM Daimî Temsilcisi Fu Cong, gerek Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lin Jian, İran’ın egemenliğini ve nükleer tesislerini hedef alan saldırıların endişe verici olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İranlı ve İsrailli mevkidaşlarıyla telefon görüşmeleri yaparak İsrail saldırılarının kabul edilemez olduğunu açıkça ifade etti. İran’ın da üyesi olduğu Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) aracılığıyla İsrail’i kınayan bildiri yayınlamak üzere harekete geçmesi Çin’in meseleye verdiği ehemmiyeti gösteriyordu. Bildirinin hazırlanmasında kendisine danışılmadığı için Hindistan’dan gelen tepkiyi göze alması da.

Her ne kadar İran’dan yana tavır koysalar da Çinli yetkililerin krizi yatıştırmada “yapıcı bir rol oynamaya hazır olduklarını” belirtmeleri de dikkatlerden kaçmadı. Ne var ki 2023’te İran-Suudî Arabistan uzlaşısında oynadıkları rolü baz alsalar da İsrail’in Çin’i tarafsız bir arabulucu olarak görme ihtimali hayli düşük. Filistin yanlısı tutumu ve Çin internetinde İsrail aleyhtarı söylemlerin patlama yapması hasebiyle Gazze Savaşı’ndan itibaren Çin-İsrail ilişkileri süratle bozuldu. Ayrıca Tel Aviv, anlaşma için Çin’e başvurmayı faraza düşünecek olsa bile ABD Başkanı Trump’ın öfkesini tetikleyebileceği için buna asla yanaşmayacaktır.

Gizemli kargo uçakları

Savaş şiddetlenince Çin görünür iki hamle daha yaptı. İlki hem İran’daki hem de İsrail’deki vatandaşlarını tahliye etmek için müdahil olmasıydı. Komşu ülkelerin yardımıyla İran’daki 791 vatandaşını güvenli bölgelere nakletti. 1000’den fazla vatandaşı da halen tahliye sürecinde.

İkinci hamlesi ise İsrail hücumundan hemen bir gün sonra kargo uçağı yollamasıydı. Ertesi gün kıyı kentlerinden bir uçak daha kalkacak, bunu üçüncü gün üçüncü bir uçuş takip edecekti. Uçaklar önce Kazakistan’a, sonra Özbekistan ve Türkmenistan’a geçerek İran’a yaklaşıp radardan kaybolacaktı. Uçuşların gizemini artıran başka bir husus, uçuş planlarında son varış noktası olarak Lüksemburg’un belirtilmiş olmasıydı.

Uçakların ne taşıdığı merak konusu olmayı sürdürüyor. Boeing 747 tipi kargo uçakları, genellikle askerî ekipman ve silah naklinde kullanılıyor ve devlet siparişlerini taşımak üzere kiralanıyor. Çin’in İran’a askerî yardımda bulunabileceği beklentisi kargoların muhtevasını daha bir ilgi çekici kılıyor. Nitekim ABD’nin domine ettiği uluslararası tenkitlere rağmen İran’ın balistik füze geliştirme faaliyetlerinde kullanılabilecek binlerce ton malzeme nakletmiş bir ülkeden söz ediyoruz.

Şu da var ki Çin’in buna cüret etme ihtimali hayli düşük çünkü ABD ile gerilimi düşürme çabasındayken yüksek riskli ticaret savaşını kızıştıracak tutumları tercih etmesi tutarsızlık olacaktır. Çin askerî yardımı, ABD’nin savaşa henüz katılmadığı bir evrede kışkırtıcı bir işlev de görecektir. Velakin İsrail füzelerine hedef olma ihtimalini göze alarak İran’a iniş yapan uçaklarda askerî malzemeden başka bir şeyin olduğunu düşünmek de hayli zorlama bir yorumdur. Vaktiyle İHA parçalarını rüzgâr türbini parçaları gibi göstererek göndermiş olan Çin, bunların da elbette ki ticarî mal olduğunu savunacaktır.

Hürmüz boğazı kapatılırsa

Öte yandan Pakistan-Hindistan savaşında Çin sistemlerinin başarısı savunma teknolojisi pazarında kendisine yeni pazarlar açmışken İran’ın sipariş listesi çeşitlenmiş olabilir. Akla ilk gelen unsur, İran’ın bu savaşta en çok ihtiyaç duyduğu hava savunma sistemi. Şimdiye dek İsrail, hava hâkimiyetini sağladı ve İran’ı acze düşürdü. Tahran yönetimi şayet Pekin’den gelecek medetle biraz soluklanacak olursa Tel Aviv’i yıpratacak füze atışlarına bir müddet daha devam edebilir.

Çin epeydir İran’ın silah tedarikçilerinden biri. İki ülke askerî tatbikatlarda uzun zamandır işbirliği yapıyor. 2021’deki ekonomik, askerî ve güvenlik anlaşmasıyla bu işbirliği had safhaya ulaşmıştı. Yaptırımları atlatmak için İran’ın kullandığı yolların birçoğu Çin’den geçiyor ve işlemleri yuan cinsinden yapıyor. Petrol ihracatının %90’ından fazlası Çin’e gidiyor; günde 2 milyon varil… Çin’in İran için önemini sadece bu veri bile açıklamaya yeter.

İran’ın petrol tesislerini hedef alan saldırıların dolaylı biçimde Çin’e zarar vermeyi hedeflediği dahi söylenebilir. İran’ın petrol üretimini sekteye uğratan her darbenin Çin’de sarsıntı meydana getireceği açıktır lakin Çin’in baş tedarikçisi Rusya ve İran’ın önünde 4 ülke daha var. Altıncı tedarikçisinin toptan bertaraf edilmesi hâlinde bile Çin bu sarsıntıyı göğüsleyebilecektir.

Ne ki şayet İran elindeki en büyük kozlardan birini oynayarak Hürmüz Boğazı’nı gemilere kapatacak olursa bundan en çok haleldâr olan Çin olacaktır. Çünkü ana petrol ithalatının yarısı Körfez ülkelerinden gelmekte. Boğaz kapatılacak olursa Çin, üretim çarklarını çevirmekte müşkül duruma düşecek; zaten zor durumda olan ekonomisi enerji fiyatlarında yaşanacak artıştan çok feci biçimde etkilenecektir.

Çin sahiden rahatsız mı?

Dikkat etmemiz gereken şu tür detaylar da var: ABD’nin dünya düzenine karşı stratejik birer ortak olarak çok kutupluluğu savunsalar da Çin’in İran’a olan desteği söylemden öteye geçemeyebilir. Kapalı bir sistem karakterini tüm değişim alametlerine rağmen aşamayan Çin için Ortadoğu aşırı riskli bir bölge. Bu kaotik arazideki arbedeye müdahil olmaya pek de hevesli değil.

Öte yandan ilk fırsatta kendisiyle cebelleşeceğini bildiği ABD’nin dikkatinin bu bölgeye odaklanmak zorunda kalmasından gayet de memnun aslında. Washington’daki şahinler, kamuoyunu tahrik için İran-Çin ilişkilerini mübalağalı biçimde yansıtsalar da Çin’in temel çıkarları için İran’ın tali önemde olduğu şeklinde yorumları göz önüne alırsak Pekin’in mesafeli tutumunu daha iyi anlayabiliriz.

Ayrıca İran’ın nükleer altyapısının yok edilmesinden Çin’in sahiden rahatsız olduğunu nereden biliyoruz ki? Belki Suudî Arabistan kadar memnundur hatta. Nitekim askerî bakımdan zayıf bir İran, Pekin’in çıkarları için daha münasip olabilir. İsrail ve savaşa karışacağı belli olan ABD hava harekâtında başarılı olsa da kara harekâtı yapamayacağına göre İran rejimi büyük ihtimalle varlığını sürdürecektir. Zayıf düşmüş ama Amerikan karşıtı olmayı sürdüren bir rejim Çin için hiç de en kötü senaryo olmayacaktır.