Arz-ı mevud koridoru

Arz-ı mevud koridoru
Arz-ı mevud koridoru

Siyonistler, Türklerin kontrolünde bir Şam yönetimi arzu etmiyorlar ama ihtilaf daha derin: Yekpare bir Suriye istemiyorlar. Ellerini vurmuşken paramparça bir komşuyu tercih ediyorlar. Zayıf, bölünmüş ve kendi hâkimiyetlerine kafa tutamayacak bir Suriye neden olmasın ki? Bu, federalizm şeklinde de olabilir, pekâlâ küçük devletçikler şeklinde de...

8 Aralık 2024 itibarıyla rejimin devrilmesinin akabinde İsrail, Suriye’deki operasyonlarını artan bir ivmeyle yoğunlaştırdı ve bölgenin jeopolitik manzarasını değiştirecek hamleler yaptı. Colan Tepeleri ve Şeyh (Hermon) Dağı’ndaki varlığını kalıcı bir üsse dönüştürmesi yetmezmiş gibi Kuneytra’daki su kaynaklarına da bir çırpıda çörekleniverdi ve bunlar uzun bir yürüyüşün sadece ilk adımlarıydı.

İran’ın mevzi kaybederek Suriye’den çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurma çabası İsrail’i Türkiye’yle karşı karşıya getiriyor -veya tam tersi-. Suriye sahası Türkiye ile İsrail arasında sert bir mücadeleye sahne oluyor lâkin bunu vekâlet savaşı olarak nitelemek için henüz erken. Ankara ile Tel Aviv, dünyaya ve Suriye’ye bambaşka pencerelerden bakıyor ve çatışma kaçınılmaz olsa da bunun ne tür bir çatışmaya dönüşeceği belirsizliğini koruyor.

Siyonistler, Türklerin kontrolünde bir Şam yönetimi arzu etmiyorlar ama ihtilaf daha derin: Yekpare bir Suriye istemiyorlar. Ellerini vurmuşken paramparça bir komşuyu tercih ediyorlar. Zayıf, bölünmüş ve kendi hâkimiyetlerine kafa tutamayacak bir Suriye neden olmasın ki? Bu, federalizm şeklinde de olabilir, pekâlâ küçük devletçikler şeklinde de...

Tampon bölgeden çok daha fazlası

Bu hedefe sadece hava bombardımanı ve askerî operasyonlarla da ulaşmayabilir. Manivelasını kullanabileceği onca etnik ve mezhebî ayrışma varken tefrikayı derinleştirmek Mossad için o kadar da zor değil. Son günlerde ağızlarındaki baklayı açıkça çıkartıyorlar da. dışişleri bakanı gideon saar “Terörist İslamcı rejim, Kürtlere kötü muamele ediyor, Alevilerden intikam almaya çalışıyor. İstikrarlı bir Suriye, ancak çeşitli özerklikleri içeren ve farklı yaşam biçimlerine saygı gösteren federal bir Suriye olabilir.” Kötü komşu, resmen “parçalanın!” diyor.

Başucundaki Güney Suriye bu emeller için harika bir ortam sunuyor. Siyonist yayılmacılık, bölgesel satranç tahtasında lehine adımlara oradan başlıyor. Dürzîlerin can güvenliğini bahane ederek Kuneytra, Deraa ve Süveyda vilayetleri dâhil “Güney Suriye’nin tamamen silahsızlandırılması” hususunda ısrarcı olmasının sebebi bu. Silahsızlandırma derken de maksat açık: Ülkenin güneyinin Şam ordusuna kapalı olması. İsrail ordusu havadan ve karadan rahatça hareket edebilsin diye.

Colan Tepeleri denen bölgenin en stratejik ve mümbit topraklarını (güneybatı Suriye’yi) kuzeydoğu Suriye’ye bağlayan ve Irak sınırına dek uzanan jeostratejik bir koridor nicedir İsrail’in gündeminde. Bir zamanlar hayallerini süslüyordu ama şimdi artık ellerinin erişebileceği bir yakınlıkta. Bu sadece bir yol veya tampon bölgeden çok daha fazlası.

Evet, ilk elde bir tampon bölge. Bu hat sayesinde İran’ın Lübnan’a erişimi imkânsız hâle geliyor. Dolayısıyla Hizbullah’ın lojistik ikmal hattının ilelebet kesilmesi demek, bu da hareketin önce küçülmesi, sonra da yok olması mânâsına geliyor. Keza Batı Şeria’ya muhtemel bir silah sevkinin de önüne geçilmiş olacak, böylelikle orası da askerî bir tehlike olmamayı ilânihâye sürdürecek.

‘Kürt Petrolü’nün Akdeniz’e erişimi

Bu adım İsrail’in alışılageldik toprak genişlemesi peşinde koşmasından daha özel boyutlar içeriyor. Evet, Arz-ı Mevud hurafesine sadakat çerçevesinde özel bir fırsatçılığın ve ihtirasın yansıması. Taktik bir manevra olmanın ötesinde uzun vadeli stratejik gündemi kökten dönüştürücü bir adım. Bir nebze Türkiye’nin Kuzey Suriye’de kurduğuna benzer biçimde “bir güney tampon bölgesi”ni andırsa da aralarındaki fark çok bariz: İlki, Suriye’yi bir bütün hâlinde tutmak içindi; ikincisi ise bölünmeyi garanti altına almak için.

Muhayyel koridorun öteki ucunda işe bakın ki İsrail’in daha kuruluş aşamasında bile gözlerine kestirip rabıta kurduğu bir unsur bulunuyor: Kürtler. Ortadoğu’da “devletsiz” en büyük etnik topluluk olarak başından beri Siyonistlerin dikkatlerini çekiyordu. Doğrusu Kürtlere bir devlet armağan etmek gibi cömertçe hislerden ziyade Kürtlerin meskûn oldukları arazilerdeki petrol ve su daha fazla alâkalarını celp ediyordu.

Colan Tepeleri denen bölgenin en stratejik ve mümbit topraklarını (güneybatı Suriye’yi) kuzeydoğu Suriye’ye bağlayan ve Irak sınırına dek uzanan jeostratejik bir koridor nicedir İsrail’in gündeminde. Bir zamanlar hayallerini süslüyordu ama şimdi artık ellerinin erişebileceği bir yakınlıkta. Bu sadece bir yol veya tampon bölgeden çok daha fazlası.
Colan Tepeleri denen bölgenin en stratejik ve mümbit topraklarını (güneybatı Suriye’yi) kuzeydoğu Suriye’ye bağlayan ve Irak sınırına dek uzanan jeostratejik bir koridor nicedir İsrail’in gündeminde. Bir zamanlar hayallerini süslüyordu ama şimdi artık ellerinin erişebileceği bir yakınlıkta. Bu sadece bir yol veya tampon bölgeden çok daha fazlası.

Haddizâtında ‘davut koridoru’ adıyla müsemma bu Siyonist proje, Irak’ın parçalanmasıyla Kürt ayrılıkçılara peşkeş çekilen Musul-Kerkük petrolünün İsrail’in Hayfa Limanı’na akıtılmasının bir başka adıdır. Böylelikle İsrail hem enerji ihtiyacını ucuza sağlayacak hem de güvenceye alacaktır. Öte yandan petrolü kontrol altında tutan ve dağıtımı sağlayan bir güç olarak bölgesel ve küresel iddiasını da güvence altına almış olacaktır.

Kürt ayrılıkçılar zaviyesinden ise bu koridor daha bir stratejik önem arz ediyor. Şöyle ki Türk, Fars ve Arap güçleri arasında karasal bir bölgede sıkışmışlıktan kurtularak denize erişim sağlanması onlara müstakbel Kürdistan için dünyaya açılım ve bağımsızlığın teminat altına alınması için güçlü bir imkân gibi görünüyor. Doğrusu kadim komşularıyla kanlı bıçaklı olup daha fazla bağımlı olacakları yeni bir sulta altına girecek olmaları pek de umurlarında değil. “Kürt petrolü”nün Akdeniz’e erişimini bağımsızlıklarının resmîleşmesi olarak görmeleri tam manasıyla stratejik bir ufuksuzluk. Bu aslında onların müebbet tutsaklıklarının resmi.

Cazip bir arka bahçe

Siyonistler, Davut Koridoru’ndan sadece petrole değil, suya erişim için de tam bir kral yolu işlevi görmesini umuyor. Su kıtlığı ve tarımsal sürdürülebilirliğin ciddi musibetler olduğu Ortadoğu’da Dicle ve Fırat’ın kontrolü, Nil’den Fırat’a Büyük İsrail ideolojisinden bile daha hayatî Yahudiler için. Suriye’nin su kaynaklarına odaklanma ve son derece verimli olduğu bilinen topraklarından yararlanarak gıda güvenliğini sağlama, Siyonistlerin beka endişelerini yatıştıran bir işlev görecektir. İsrail’in zor şartlar altında tarımı geliştirme tecrübesi, yıllardır ustalaştığı damla sulama yöntemi gibi uygulamalar umutlarını güçlendiren altyapılar olarak hazır bulunuyor.

Görünen o ki Davut Koridoru, Suriye’yi İsrail için cazip bir arka bahçe hâline getirmek için ideal ve en kestirme yol. Gelgelelim Amerikan üsleri kapandığında İsrail bölgeyi tek başına ne kadar idare edebilir? Öte yandan Trump’ın bu denli önemsediği Abraham Antlaşmaları’nı topyekûn riske edecek biçimde bir Arap ülkesini kuşa çeviren bu yayılmacılığı, ABD yönetimi ne kadar destekleyebilecek?

En mühimi ise Yahudiler, bu projeyi varoluşsal bir tehdit olarak gören Türklerle karşı karşıya gelmeyi ne kadar ve nereye kadar göze alabilecek?