Ahlâk, etik ve değer karmaşası

Etik, Yunan felsefesinden dilimize çevrilmiş bir kelime. İnsanın iyi, kötü, güzel, çirkin anlayışının nasıl oluştuğunu araştıran felsefe dalı. Temelde iki ana yaklaşımla insanların iyiyi ya da kötüyü belirledikleri sonucuna ulaşmışlar. Bunlardan biri dînî temellendirme, insan iyi veya kötüyü dini olarak bilir. İlâhî buyruklar vardır ve İlâhî buyruklar insanın davranışlarını belirler. Diğeri ise din dışı temellendirmedir. İnsan vicdanıyla, hazlarıyla, fayda sağlamasıyla iyi veya kötüyü belirler. Yunan’a göre ahlâk kavramı mevcut değil. Daha çok moral kavramını kullanıyor.
Ahlâk, varlığı ile insanı hayvandan ayıran önemli bir unsurdur. Çünkü hayvanın ahlâkı yoktur. İnsan iyiyi, güzeli icra ederek, kötüden kaçınarak kemâle ermeyi hedefler. İnsanın yaratılış gayesine ulaşmasının temel amacıdır. O sebeple Peygamber Efendimiz (sav), güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildiğini ifade buyurmuştur. Ayrıca O (sav) en güzel ahlâk üzeredir.
Etik yeterli mi?
Her alanda kopyala yapıştır mantığı ile çalıştığımız için maalesef bundan ahlâk da nasibini aldı. Bütün iş kollarında “meslek etiği” tanımları ve kodları ortaya çıktı. Siz bir iş kolunda çalışacaksanız yani meslek erbabı olacaksanız o etik kodlara uymak zorundasınız. Fakat etik kodlara uymak işinizi yapabilmeniz için gerekli. İnsan olmanız için değil. Her meslek grubunun etik kodları olamaz. İşin gerektirdiği belli hassasiyetler olabilir lakin bunlar da etik kod olarak tanımlanamaz.
Seküler sistem tıp alanında insanı nasıl parça parça edip bütün olarak araştırmıyor ise ahlâk yaklaşımını da aynı şekilde insanın dışında kâideler bütünü olarak kabul ediyor. Kalp rahatsızlığı için kalbe odaklanan kalp damar tabibi kalbi iyileştirirken tedavi sürecinde böbreklere zarar verebildiği gibi ahlâkı da parçalara ayırıyor. İş ahlâkı, ev ahlâkı gibi…
Bunun neticesinde evde ahlâklı, işte ahlâksız, işte ahlâklı, evde ahlâksız insanların varlığını kabul etmiş oluyoruz. Ahlâk insanın derûnî dünyasında vardır ya da yoktur. Hayatın içinde bir yerde varlık gösterip, diğer yerde varlık göstermemesi mümkün değildir.
Değer meselesi
Ahlâkın belirlediği dünyanın her yerinde iyi iyidir, kötü kötüdür. Dünyanın neresine giderseniz gidin hiçbir insan “aldatılma”nın iyi olduğunu ya da “yardım etme”nin kötü olduğunu iddia edemez.
Ahlâkî iyi, kötü sabittir. Fakat toplumların ahlâken iyiye verdikleri değer farklıdır. Kimi toplum yalan söylemeye on puan üzerinden on puan verirken, kimi toplum sekiz puan vererek beyaz yalanlar söylenebilir diyebilir. Dolayısı ile aslında değer bir ölçüdür. O vakit, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde verilen “Değerler Eğitimi” aslında “Ölçüler Eğitimi” olmuş oluyor.
Ahlâkî olarak yardım etmek beş puan, dürüst olmak sekiz puan gibi davranışları puanlamıyoruz. Ahlâkî davranışları bu haliyle notlandırmak insanı bütün olarak incelemeyen tıbbın düştüğü hataya düşmektir. Ahlâkî davranışların hepsi değerlidir. Bir davranışın diğer bir davranışa karşı üstünlüğü mevcut değildir.
İnsan haysiyetine yakışır, kemâl sahibi kişiler yetiştirmek için ahlâkın, Kur’an ve Sünnet ahlâkı olduğu öğretilmeli.