Sosyal çevrende saygı uyandıracak kışa hazırlanma rehberi

Modayı takip ederken aynı zamanda içinde bulunduğun ortama ve duruma uygun kıyafetler seçmek hem kişisel şıklığını korumana hem de sosyal çevrende saygı çerçevesinde hareket etmene yardımcı olur. Kasım ayındaki indirim fırsatlarını da dikkate alarak kışlık gardırobumuzu düzenlemye başlayalım.
Kasım ayı artık eskisi kadar soğuk geçmiyor. Geçen yılın Kasım ayı, Türkiye’de son 53 yılın en sıcak kasım ayı olarak kaydedilmişti. Hatırlayın, hava sıcaklığı 30 derecenin üstüne bile çıkmıştı. “Ne kışlar eski kışlar, ne de ben eski benim,” diyorsan yeni bir kışa hazırlanma rehberiyle karşınızdayım.
Kışa hazırlanmak için ilk yapmamız gereken şey, gardırobunuzdaki ince yazlık kıyafetleri kaldırmak olmalı. Tişört ve gömlekler şimdilik durabilir. Onlar, kışın katmanlı kıyafetler giyerken size yardımcı olacak. Etekleri ve elbiseleri de kaldırmak zorunda değiliz. Onları, üzerine triko kazaklarla kombinleyerek şık bir görünüm elde edebiliriz. İnce hırkalar ve trençkotlar, artık kaldırılabilir. Ekim ayında yanımıza almasak üşüdüğümüz, alsak sıcakladığımız ceketlerin de vakti geçti. Onlar da artık dinlenmeye geçmeli. Yazlıklarımızı yıkayıp güzelce bir sonraki yaza kadar istirahate gönderdikten sonra, geçen yazın sonunda kaldırdığımız kışlıkları çıkarabiliriz. Bir hatırlayalım bakalım, nelerimiz varmış? Sonrasında giyme sıklığına göre uygun raflara yerleştirebiliriz.
Minimalist yaklaşımlar

Minimalist yaşam, kişinin her şeyi ihtiyacı kadar alması ve tüketmesi esasına dayanan bir yaşam şeklidir. Minimalizm, ihtiyaçlara odaklanarak gereksiz eşya ve alışkanlıklardan arınmayı hedefler. Böylece insanlar hem maddi hem de manevi açıdan daha sade, anlamlı ve tatmin edici bir hayat sürmeyi başarabilir. Mevsim geçişlerinde, geçen mevsimde kullandığımız kıyafetleri tekrar kullanmaya başlamadan alışveriş yapmak, sıkça yaptığımız hatalardan biri. Tabii ki geçen yıldan bu yana değişen, yeni çıkan birçok parça var. Ama minimalist bir yaşam sürmek istiyorsak, -ki bu, bir anlamda tasarruf etmek ve elimizdekileri değerlendirmek anlamına geliyor- önce bir süre geçen yıl kullandığımız kıyafetleri kullanalım. Sonrasında gerçekten ihtiyacımız varsa yenisini alalım. Bu, modaya ayak uydurmayalım demek değil elbette. Herkes bütçesi kadar gardırobuna yeni parçalar katıyordur; önemli olan israf etmeden gerektiği kadar almak.
Fiyat farkındalığından bahsetmişken günlük alışverişlerimizle ilgili bir hatırlatma yapmadan edemeyeceğim. Marketten günlük alışveriş yaparken bile aldığımız her ürünün fiyatına bakmak, karşılaştırma yapmak ve son kullanma tarihlerini kontrol etmek (market raflarında ön tarafta son kullanma tarihi yakın olanları, rafın arkasına doğru ise daha taze olanları koyduklarını unutmayın!), bizi bilinçli tüketici yapacağı gibi ev ekonomisine de katkı sağlar. Ayrıca “Markette, fırında ya da manavdaki fiyatları bilmek ne işime yarar?” diye düşünmeyin. Seni hayata katar, genel kültürünü artırır. Ayrıntı gibi görünse de gelecekte çok işine yarayacak bir alışkanlık kazandırır.
Ne giydiğin kadar nerede giydiğin de kombin yaparken dikkate alman gereken önemli unsurlardan biridir. Bir kıyafetin şıklığı, zarafeti ya da modaya uygunluğu giydiğin yere göre değişir. Deyim yerindeyse kıyafetin seni rezil de eder, vezir de. Onun için kombinlerimızi seçerken programımızı göz önünde bulundurarak belirlemeliyiz. Örneğin hafta sonu bir sergiye ya da müzeye gideceksen rahat hareket edebilmek rahat ayakkabı giymek daha doğru bir tercih olur. Benzer şekilde işe giderken kıyafet yönetmeliklerine nasıl uyulması gerekiyorsa ona dikkat etmelisin. Serbest kıyafetle gidilse de okulların da kıyafet yönetmelikleri mutlaka vardır. Yazılı olmasa da mutlaka abartıdan uzak kombinler tercih edilmelidir.

“Görgülü” giyinmek
Giysilerinizi kışa hazırlamak, sadece indirimli alışverişler yapmak, gardırobunuzu düzenlemek ile ilgili değildir. Bir de işin psikolojik ve toplumsal boyutu var ki görgü kurallarını bu kapsama dahil edebiliriz. “Görgü kurallarıyla modanın ne ilgisi var?” demeyin. Bu yazılı olmayan kurallar toplumdan topluma, hatta şehirden şehre bile farklılık gösterebilir. Ancak genel anlamda bu kurallar, toplumsal birlikteliğin, uyumun ve saygının göstergesidir. Modayı takip ederken aynı zamanda içinde bulunduğun ortama ve duruma uygun kıyafetler seçmek hem kişisel şıklığını korumana hem de sosyal çevrende saygı çerçevesinde hareket etmene yardımcı olur.

Görgü kurallarına uygun giyinmek, bulunduğun ortama ve duruma göre doğru kıyafet seçimleri yapmayı gerektirir. Tabii ki hepimiz bir cenazede, ibadette, düğünde ya da doğum gününde nasıl giyinmemiz gerektiğini artık biliyoruz. Benim bahsetmek istediğim, görgü kurallarıyla birlikte zarafet. Sizi tanımayan insanların hakkınızdaki ilk fikirleri, sizi ilk gördükleri anda oluşur. Mevlânâ, “İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır,” der. Bu nedenle nerede, ne giymemiz gerektiği önemli bir noktadır. Çok şık bir kıyafeti herkesin spor giyindiği bir yerde giydiğinizde ortamda nasıl da sırıtacağınızı bir düşünün. Görgü kurallarına uygun giyinmek derken tam da bunu kastediyoruz. Örneğin, resmî bir iş toplantısında veya özel bir etkinlikte abartıya kaçmadan, sade ve zarif bir kombin tercih etmek her zaman daha uygundur. Klasik çizgilerle şık ama ölçülü kıyafetler hem profesyonelliği hem de sosyal çevreye saygıyı yansıtır. Bu sayede günlük hayatında da şıklığı yakalayabilirsin. Ancak aşırı parlak renkler veya fazla detaylı kıyafetler yerine, daha sade ve dengeli seçimler yapmak hem modaya uygun hem de görgü kurallarına uygun olacaktır. Kısacası, dikkat çekici unsurlardan kaçınarak bulunduğun ortama uygun şekilde giyinmek, her zaman şıklığın ve zarafetin anahtarıdır.
Bu tür ortamlarda giyiminle sadece tarzını değil, aynı zamanda kendine ve başkalarına duyduğun saygıyı da ifade edersin. Bu, sosyal yaşamda pozitif bir izlenim bırakmak ve ilişkileri sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek açısından önemlidir. Kombin yaparken toplumsal normlara dikkat ederek bulunduğun her ortamda hem tarzını koruyabilir hem de saygılı bir birey olarak ön plana çıkabilirsin.