İnsanlığa hizmet ödüllü Eşekli Kütüphaneci

Fakir Baykurt'un “Eşekli Kütüphaneci” romanına konu olan Mustafa Güzelgöz, kitapları halkın ayağına götürmek amacıyla tam 34 yıl boyunca 30'dan fazla köye merkebiyle kitap taşır. 1974'teki emekliliğine dek memuru olduğu Ürgüp'teki kütüphanede bulunan kitap sayısını 2 binden 160 bine çıkaran Güzelgöz'ün kitap sevgisi, gençlere çok şey anlatıyor.
1921 yılında Ürgüp’te dünyaya gelen Mustafa Güzelgöz, henüz 17 yaşında, gözü kara bir delikanlı olarak ekmek parası uğruna yollara düşer. Bir süre sonra İstanbul’da depo memuru olarak çalışmaya başlar. Ancak İkinci Dünya Savaşı patlak verince askere alınır. Genç Mustafa, dört yıla yakın süren uzun bir askerlik döneminden sonra memleketi Ürgüp’e döner. İş bulmak için yine İstanbul’un yolunu tutmaya niyetlenir, fakat bu kez ailesi gurbette çalışmasına razı olmaz. Bunun üzerinde memleketinde iş aramaya başlayan Güzelgöz, Ürgüp’teki Tahsin Ağa Kütüphanesi'nin görevlisi emekliye ayrılınca onun yerine memur olarak çalışmaya başlar.
Göreve başladığında kütüphanecilik hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Ne var ki rafları karıştırırken rastladığı bir kitap, onun hayatını değiştirecektir. Kütüphanecilik üzerine yazılmış bu kitapta, yeni işinin inceliklerini öğrenir ve idealize eder. Kaderine terk edilmiş bu kütüphaneyi adam etmeye ve kitapların renkli dünyasını insanlara anlatmaya karar verir. İlk iş olarak kütüphanenin atıl odalarındaki tozlu kitaplara el atar. İçinde paha biçilmez el yazmalarının da bulunduğu 2 bin 300 Osmanlıca kitabı çürümekten kurtarır.
Genç kütüphanecinin ikinci işi, çevresindeki insanlarla konuşarak onları ellerindeki kitapları kütüphaneye bağışlamaya ikna etmek olur. Sonrasında aynı amaçla şehrin ileri gelenlerine mektuplar yazar. Bununla da yetinmez, büyük şehirlerdeki varlıklı ve tanınmış Ürgüplülere de mektuplar yollayıp isteğini bildirir. Hepsi olmasa da mektuplar karşılıksız kalmaz ve kütüphaneye koliler dolusu kitap gelmeye başlar. Gelen kitapları ciltler, etiketler ve kütüphane envanterine kaydeder.
Yeni bağışlarla tam da istediği gibi kütüphanedeki gençlik kitapları bölümü hızla zenginleşir. Ancak kütüphaneye gelip giden genç sayısı çok azdır. Onlar da kitap okumak için değil, ders çalışmak için gelmektedir. Güzelgöz, civar köylerde yaşayanların kitaba karşı yaklaşımlarını yakından gözlemler. Ulaşım zor, yollar bozuktur. Bu şartlar altında insanların kütüphaneden faydalanmasına imkân yoktur. Kütüphaneyi onlara götürmenin bir yolu bulunabilse keşke diye düşünürken aklına güzel bir fikir gelir. Ahali kütüphaneye gelmiyorsa o ahaliye kitap götürecektir. Hemen bir marangoza eşeğine uygun birkaç sandık yaptırır. Merkebine yüklediği sandıkları doldurup köy yollarına düşer. Böylece dillere destan olan “Eşekli Kütüphaneci” doğar.
Yıllar içinde yılmadan hem sandıkların sayısını hem de gittiği köylerin sayısını artırır. Tam 36 köye eşeklerle kitap taşıyan Güzelgöz, ödünç verdiği kitapların kaydını tutar. Çocukların ve gençlerin yanı sıra, zamanla büyükler de okumaya başlar. Kitap okuyanlara dünya klasiklerinden hediyeler verir. Onun engel tanımaz kitap sevgisi sayesinde köylerde Mevlânâ, Tolstoy, Balzac, Victor Hugo okuyan insanlar çoğalır. Fakir Baykurt’un onun hayatından esinlenerek kaleme aldığı “Eşekli Kütüphaneci” romanında da vurguladığı gibi, “Kitap okuyan köylüler ne bir ütopyadır ne sadece Batı'da ya da Avrupa’da yaşamışlardır. Onlar, Ürgüp’ün köylerinde yaşayan sıradan Anadolu insanlarıdır.”
Radyo ve dikiş makinesinden kitaba
Mustafa Güzelgöz, saatlerce kahvehanelerde oturan erkekleri kütüphaneye çekebilmek için çareler aramaya başlar. O tarihte radyo, Anadolu insanı için oldukça yeni bir cihazdır. Belki işe yarar diye düşünürek kütüphanesine bir radyo koyar. Kütüphane, kısa sürede gelenlerle dolup taşar. Radyo dinlemeye gelenler yavaş yavaş ödünç kitaplar da almaya başlar. Gönülsüz alınan kitaplar okunur, okunan kitaplar sevilir. Böylece kütüphanenin geniş bir okur kitlesi oluşur.
Güzelgöz, bu kez kadınları kütüphaneye çekmeye niyetlenir. Bunu, kütüphaneye dikiş makinesi koyarak başarabileceğini düşünür. O günlerde Türkiye’de yaygın olarak kullanılan dikiş makinesi markalarından Zenith ve Singer firmalarına mektup yazarak projesinden bahseder. Pek çoklarının gülüp geçtiği bu girişim olumlu sonuç verir. Kütüphaneye toplam dokuz adet dikiş makinesi gönderilir. Makinelerin taliplileri her geçen gün artar, kütüphanenin önünde sıralar oluşur. Sırasını bekleyenler okumaya, işi bitenler ödünç kitap almaya başlar.
Başarısı ağızdan ağza yayılan Güzelgöz, kütüphane müdürlüğüne terfi eder. Dur durak bilmeyen, imkânsıza inanmayan mizacıyla kütüphanedeki işlerin yanında okuma yazma, dikiş ve halıcılık kursları açar, köy gazetesi çıkarır. Gençler için spor eğitim merkezleri kurar, folklor ve bando çalışmaları yaptırır. Ürgüp’teki ilk sinema gösterimi, fotoğrafçılık ve kooperatifçilik çalışmaları onun imzasını taşır. Şehirdeki pek çok sivil toplum kuruluşunun kuruluşuna öncülük eder. 1963 yılında ABD'de İnsanlığa Hizmet Ödülü alan Eşekli Kütüphaneci'nin 2005 yılında hayatını kaybetse de hayatını adadığı kitap sevgisi bugün de Anadolu'da yaşıyor. Ruhu şad olsun.