Villada fare tıkırtısı ve Feyza'nın saltanatı

VİLLADA FARE TIKIRTISI VE FEYZA’NIN SALTANATI
VİLLADA FARE TIKIRTISI VE FEYZA’NIN SALTANATI

Feyza ile evde, işte, her yerde ve her zaman beraberdi ve Çetin bu durumdan pek sıkıldı. Baba parası yiyenlerin böyle ilginç huyları vardı. İnsan hanımından sıkılır, be hey turşu…!

Baba parası yemenin bir tek şartı vardır: “Babayı küstürmemek.” Çetin bu kuralı pek küçükken anlamıştı. Çetin, baba parasını dibine kadar yedi. Aklınıza gelecek her türlü lüksü talep etti. Babasını memnun ettikçe talepleri gerçekleşti. Babayı mutlu etmenin şartı ise anneyi üzmemekti. Çetin, annesini az çok üzmezdi.

Okullar bitti.

Askerlik bedeli ödendi.

Çetin askerde de rahat etti. Sivil hayata geri dönmeden evvel mesleği hazırdı. Babasının hukuk bürosunda çalışacaktı. Laf açılmışken söylemekte yarar var: “Hukuk bürosu” lafı bize Amerikan filmlerinden kalmadır. Yoksa eskiden avukatın adı “dava vekili”, çalıştığı yer ise “yazıhane ya da yazzane” idi. Ama Amerikan filmleri her işi havalı göstermeyi belletti bize.

Neyse, babasının hukuk bürosunda avukat olacaktı ve oldu. Çetin artık Avukat Çetin Bey olmuştu.

  • Ama şu işe bakın ki, Çetin’in çektiği sıkıntıları bir tıkırtı hafifletti.

İşler ne güzel gidiyorken Çetin’e bir müjde verdiler: Evlilik. Ve aday hazırdı. Çetin sadece tanışacak, “evet” diyecek ve iş bitecekti. Çetin, anne babaya hayır demenin aç kalmak olduğunu bildiği için tamam dedi.

Kız görüldü, yüzükler takıldı, salonlar tutuldu, düğünler yapıldı, akrabalar falan filan derken Çetin ile Feyza yuvalarını kurdu.Feyza da avukattı. Başka bir hukuk bürosunda çalışıyordu ama artık Çetin’le beraber çalışacaktı.

Feyza ile evde, işte, her yerde ve her zaman beraberdi ve Çetin bu durumdan pek sıkıldı. Baba parası yiyenlerin böyle ilginç huyları vardı. İnsan hanımından sıkılır, be hey turşu…!

Ama Feyza, Çetin’i gerçekten sıkım sıkım sıkıyordu. “Öyle deme, o kravatı takma, makarna yeme, duruşmadan sonra eve gelme, evi temizleyeceğim, ayak altında olma...” Her konuya Feyza bir talimat yazıyordu. Büyük küçük demeden her meseleyekarışıyordu ve kendi fikrinde ısrar ediyordu. Feyza, bu kadar karıştırıcı ve ısrarcı bir mutfak robotu gibi olunca, Çetin’in annesi “Of, yaktık gül gibi çocuğu,” dedi. Ama Çetin’in babası gevrek gevrek gülümsedi: “Elleme, öbür türlü bu Çetin hizaya gelmezdi,” dedi. Zengin babaların da böyle huyları vardır. Çocuklarının, hele de oğlan çocuğunun, hiçbir zaman hizaya gelmeyeceğini zannederler.

Neyse, lafı uzatmayalım. Çetin’in çilesi devam ederken Feyza hamile kaldı. Ve dokuz aylık yeni bir çileden sonra çocuk oldu. Ve hızlı büyüyen her sıpa gibi, Eren adını verdikleri sıpa da dört yaşına geldi.

Dört yılın sonunda Çetin hamur gibi olmuştu. Ne deseler “evet” diyordu. Dört yaşına gelmiş Eren o kadar yaramaz, o kadar eşek sıpası idi ki evlere, parklara, yollara sığmıyordu. Maymun yavrusu olsa bu kadar olurdu. Sonunda Feyza karar verdi: “Apartmandan çıkılacak ve bahçeli bir villaya taşınılacak!”

Kimse itiraz edemedi. Villaya çıkıldı. Şehirden uzak, kuş cıvıltıları içinde ve denize bakan bir villa değildi. Sadece şehirden uzaktı. Hem o kadar uzaktı ki, henüz kanalizasyon sistemi bile kurulmamıştı da foseptik çukurla idare ediyorlardı. Ama villayı satan müteahhit söz vermişti: Kış gelmeden her talep yerine gelecekti. Keşke başka yerden villa alsalardı ama baba sözü dinlemek zorundaydılar. Ve bu villayı satan müteahhitin avukat babaya borcu vardı. O borca karşılık bu villa alınmıştı.

Sonunda Eren denen sıpa, bahçeli bir yere kavuştu ve soluksuz kalıncaya kadar oynadı.

Villa ne güzeldi, fakat Çetin bu villa işini hiç sevmedi. Çünkü Eren derdinden kurtulan Feyza yine Çetin’e sardı. Ama şu işe bakın ki, Çetin’in çektiği sıkıntıları bir tıkırtı hafifletti.

Kim tıkırtı yapar?

Tıkırtının ustası farelerdir, malum. Evde fare vardı ve Feyza deli oluyordu fareleri gördükçe. Feyza delirdikçe, Çetin’de insana yakışmayan bir rahatlık belirdi. Farelerin Feyza’yı delirtmesinden haince bir zevk almaya başladı. Feyza, Çetin’i unutmuş, fare korkusuyla odadan çıkamaz olmuştu. Çetin fareler için hiç tedbir almadı. Feyza delirdi: “Buradan hemen çıkalım, apartmana dönelim,” dedi ama avukat baba daireyi çoktan satmıştı. Bu villada oturulacaktı, bu kesindi. Baba sözü dinlemezlerse sefil olacaklarını bilen Feyza, villada farelerle yaşamayı sineye çekti. Çetin, Eren’in yaramazlığından ve Feyza’nın uyduruk patronluğundan bir fare tıkırtısıyla kurtulduğuna şükretti…