Sessizliğin iptal edildiği yerde

SESSİZLİĞİN İPTAL EDİLDİĞİ YERDE
SESSİZLİĞİN İPTAL EDİLDİĞİ YERDE

Herkes her yerde ama kimse hiçbir yerde değil. Görüntü arttı, görme kayboldu. İnsan, kayıtsız değil artık, daha beteri: “bağlantılı ama umursamaz.”

Bildirimler kadar yaşıyor, hatırlatmalar kadar hatırlıyor, algoritmalar kadar seviyor. Bir ekran kararmadan kimseyi fark etmiyor. Bir sesi duymadan beğeniyor. Kayıtsızlık, eski bir kelime; artık konuşulması gereken şey, “fazla uyarılma karşısında tükenen algı.”

Empati, ekranın öbür tarafında donmuş bir yüz artık. Sessizlik yok. Gölge yok. Başkasının acısına mekân açmak için gerekli olan boşluk, çoktan kapatıldı. Herkes dolu. Herkes dolayısıyla boş.

Sözcükler tükendi. Yalnızlık, bir düşünme alanı olmaktan çıktı. Şimdi sadece “bildirim gelmediği için hissedilen” bir eksiklik o. Sessizlik yoksa düşünce de yok. Kaydedecek şey kalmadı çünkü herkes bir veri hâline geldi.

Kaygı bile simülasyon. Gülümseme bile emojileşmiş bir tepki.

“Pozitiflik zorlaması” diyor Chul Han. Her şey iyiymiş gibi yapılıyor. Felaketler bile sunum dosyası gibi düzenli, infografik hâlinde önümüze seriliyor. Ne zaman ağlanacağına, ne kadar ilgilenileceğine, hangi hashtag’in altına yazılacağına sistem karar veriyor.

Hiçbir şey gizlenmiyor, dolayısıyla hiçbir şey anlamlı da değil. Kaygı duyulacak şey çok ama dikkat edecek kimse kalmadı.

Kayıtsızlık, artık bir duvar değil; bir akış biçimi. Bir eylemsizlik değil; bir “boğulmuşluk hâli.”

Her şeyin kaydedildiği ama kimsenin hatırlamadığı bir çağ bu. Şahitlik yok. Şahitliğin yükü kaldırılmıyor. Çünkü yük kalmadı artık, herkes kendini hafifletmekle meşgul.”

*

Son:

Şimdi biraz sessizlik, herkese kendinden.