Kuzguncuk dürümcüsü

Şafak yeni sökmüş, sabah çok erken saatler: “Köse Usta Lokantası”. Ezo, işkembe, mercimek… Köfte, kuru, nohut, pilav… Öğlene tas kebabı da çıkar. Tatlılar: Sütlaç, kadayıf… Sade gazoz, siyah kola, sarı kola, soda, çay… İçeride yedi masa vardı, ikisi doluydu. Bir masada Saatçi Mehmet Bey mercimek çorbası, diğer masada Gasteci Hoca ezogelin çorbası içiyordu.
Saatçi Mehmet Bey, tezgâhtaki Köse Usta’ya “Aşağı mahallede yeni bir dürümcü açılacakmış, duydun mu Köse Usta? Senin işleri bozmasın?” diye seslendi. Köse Usta kendinden emin “Ya Rezzak, Mehmet Bey. Ne güzel olur, o semte de faydası olur.” dedi önündeki tezgâhı silerken. Bu kez Gasteci Hoca “Ne faydası olacakmış?” dedi çorbasını kaşıklarken gözlüklerinin üzerinden Köse Usta’ya bakarak. “Aşağı mahallenin çarşısına da renk gelir, fena mı? Oralar yeni kentleşiyor. Siteler bitti, iki fakültenin yanına bir inşaat daha başlamış. Üçüncü fakülte geliyormuş. Gençler seviyor dürümü. Fakülteden çıkınca giderler. Dürüm çabuk oluyor hem. Çocuklar yoğun. Hızlı olacak her şey onlara. Tak fanıls, kurder ping hamburger mamburger yiyeceklerine dürüm yesinler. İyi olur iyi olur.” diye cevap verdi Köse Usta. “Bak orada doğru söyledin.” diye Köse Usta’yı tasdik etti bu kez Saatçi Mehmet Bey ve devam etti: “Şimdi savaşlar da değişti. Biz dürüme tarhanaya sahip çıkalım bari. Ne yediğin ne içtiğin önemli!”
- “İnanmazsan bana sen kendin izle, benim dediğimi kendinde gözle.” diye yazdı. Allahualem.
Gasteci Hoca “Kim açıyormuş dürümcüyü?” diye sordu ortadan. “Kuzguncuklu” diye cevap verdi Köse Usta. “O ne anlarmış be dürümden?” diye atıldı Gasteci Hoca! “Platon okur, Nasreddin Hoca yazar, Nazım söyler; tuhaf adam, bazen de son ses Müslüm dinler.” diye üsteledi. Köse Usta “Şimdi sen adamı yücelttin mi aşağıladın mı hoca?” diye sordu gülümseyerek. “Yo, ne aşağıladım ne yücelttim. Ben adamı anlattım.” diye sundu arzını Gasteci Hoca. Aralarında gelişigüzel konuşmalar devam etti: “Bu adam İstanbul’a felsefe okumaya gittiydi.”
“Kuzguncuk’ta mısır satmış, Beyoğlu’nda kestane, Kadıköy’de kitap, kaset, film! Lâkabı oradan geliyor. Okul bitince de epey kaldı oralarda. Ne iş yaptı bilmiyorum da… Sonra Kuzguncuklu, döndü geldi işte memlekete.”
“Ya bakmış İstanbul’da felsefe karın doyurmamış, şehrimizde dürümcü açıyor demek.”
“Bunun dedesi Kasım Usta, sağlam köfteciydi. Evlatları devam etseydi şimdi belki Türkiye çapında marka olurlardı. Kuzguncuklu’nun babası da amcası da siyaset merakına düştüler. Biri kanser oldu erkenden öldü, öteki de yedi içti, yedirdi içirdi yitirdi her şeyi. Köftecilikten aklınca sınıf atlayacağını zannetti herhalde siyaset yapıp. Bu çocuk da işte aklınca halkadan çıkmak istedi zaar ama dede mesleğine dönüyor desene.”
“Hâlbuki Kasım Usta çok âlim adamdı ha! Sınıf mınıf da neymiş? Hani ahîlik teşkilatı olsa, ahî başı olurdu yani. Hem hafız hem el yazması iki kitabı vardı.”
“Mesele bu zaten, biz Hafız Kasım Usta’ları kaybettik. Yani hem hafız hem usta olanları! Ya hu hem tüccar hem âlim adamlarımız olsaydı bugün bu Tak Fanıls, kurder ping filan olur muydu hiç! Kapital ecnebi böyle işgal ediyor besbelli! Ama gençlikten umutluyum!”
Birkaç hafta sonra sahiden “Kuzguncuk Dürümcüsü” açıldı. Dükkânın duvarlarına Müslüm Gürses, Cem Karaca, Nazım Hikmet, Cemil Meriç resimleri yaptırmıştı Kuzguncuklu. Daha ilk günden ellerinde çantaları, kitapları, bilgisayarları ile öğrenciler Kuzguncuk Dürümcüsü’nü çok sevdi. Kuzguncuk muydu gençleri çeken yoksa dürüm mü, bilinmez. Lakin teveccüh sonraki aylara, mevsimlere yayıldı. Dürümcü’nün önüne iskemle ve küçük masalar da atıldı. Kahve servisi başladı. Sonraki yaz, “Şiir Akşamları” ve “Felsefe Konuşmaları” diye programlar dahi yapıldı. Daha da sonraki dönemlerde Kuzguncuk Dürümcüsü diye bir dergi bile çıktı. “Kasım Usta” mahlasıyla da yazılar vardı dergide. Ahîlikten, Siyonizm’den, kültür sınainden dem vuran yazılardı. Önce Kuzguncuklu zannetti herkes ama o “Ben değilim.” diye yeminler etti. Kasım Usta bir yazısında “Benim kim olduğumu merak ediyormuşsunuz. Yunus Emre’miz ne güzel söylemiş: İnanmazsan bana sen kendin izle, benim dediğimi kendinde gözle.” diye yazdı. Allahualem.
Hülasa Kuzguncuk Dürümcüsü, dürümcülerden bir dürümcü değildi artık.