Cesur Olana Dek Oyalanacağım Oyunu Kurdum

Hınçla debelendim. Terlemedim. Gözlerimi defalarca kırptım. Kaskımın camının iç yüzünde aniden bir ekran açıldı: “Zihin, temizleniyor…”
Uzayda ilk sayıkladığım şey kaskımın camını parmağımla silmiş olmamdı ama ellerim ve bacaklarım birbirine bağlıydı. Bu yüzden elimle silmiş olamazdım. O zaman uzayda ilk söylediğim kelimeler hatalıydı. Kimsenin olmadığını tahmin ettiğim bu yerde ilk işim hata yapmaktı. Hatırlıyorum: Hatırlayamadığım dünyanın serüveni de tıpkı benim gibi hata üzerine kuruluydu.
Hatam yüzünden utanıyordum. Gözlerimi yumup utanma hissim üzerine yoğunlaştım. Kendime mahcuptum, kafamı eğdim. Derken dizimle kaskımın camını sildim. Temizlenen camımla görüntü ve zihnim daha netti. Belki de elimle değil dizimle silmiştim. Daha çok hatırlamalıydım. Dünyada nasıl hatırladım ben? Unutunca hatırlardım. Hatta anımsardım bazı şeyleri. Anımsamak için etrafıma bakardım. Burada etrafıma bakmaya kalkınca hiçbir şey göremiyorum. Bu arada, ben burada hiç göz kırpmamıştım. Sadece gözlerimi yummuştum bilerek. Hiç göz kırpmadan, uyumadan, su içmeden, tuvaletimi yapmadan kim bilir kaç yıldır buradaydım.
Hınçla debelendim. Terlemedim. Gözlerimi defalarca kırptım. Kaskımın camının iç yüzünde aniden bir ekran açıldı: “Zihin, temizleniyor… En çok kullanılan kelime: Hatır. Silinen dosya son kez açılıyor…” Ardından şöyle bir yazı çıktı: //Hatır: 1. Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd. 2. Gönül, kalp: “Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme.” 3. Birine karşı duyulan saygı, sevgi: “Hatırınız için bu işi yaptım.” 4. Durum, keyif, hâl: “Hatırını sormak.” “3-2=1”, “1x2=2”, “1+4-2=3”, “3+2-1=4”, “3+2-4-1=0”, “2x1+3+4=91”; “1: 9 Kat Felek”//
Ekran yeniden kapandı. Bu metni dünyadayken ben yazmıştım ve sistemin sildiği “hatır” kelimesini hâlâ unutmamıştım. Sistemi şu an alt ediyordum çünkü hatırlıyordum. Burada ilk yaptığım şey hataydı ve yazdığım bir şeyi okumuştum. O zaman ben dünyadayken ilk neyi okumuştum?
Boş bir levhayı okumuştum. Dükkânın önünde yaşlı bir adam vardı. Adam, keskin biçimde tuttuğu fırça ile boş levhaya bir yazı yazmış, sonrasında o tabelayı dükkânına asmıştı. Yaklaşık bir yıl sonra okulda harfleri öğrenirken okuduğum ilk yazı; zihnimde kalan o dükkânın adıydı. Önümde yazılanı değil de hafızamdaki bir tabelayı okumuştum. Alıştırma olsun diye yaşlı adamın boyayla yazdığı anları hatırlayıp dükkânın adını heceleyerek okumuştum.
Aklımdan da olsa okuduğum ilk kelime o levhanın üzerine yazılıydı, çünkü bu tabela köşe başındaydı, çünkü köşeyi dönünce ona benzeyen birini görmüştüm. Ona benzeyen birini, köşeyi dönünce gördüysem onu da görebilirdim. Bu fikir, küçük yaşlardaki bana bile fazla gelmişti. Odama çekilip oyun oynuyormuş gibi yaparken uzun uzun düşünmüştüm. Artık her köşe başında çocuk heyecanım coşkuya dönüşüyordu ama o yoktu. Onu görebilmek için basit yollar da vardı tabii. Onun olduğu yerlere gidebilirdim sözgelimi. Gel gör ki buna cesaretim yoktu. Ben de cesur olmaya karar verinceye dek yeni bir oyun kurmuştum. Oyun oynuyormuş gibi yapıp onu düşünürken bulduğum yeni şey: Onu bulmaya çalışırken düşündüğüm şeylerle oynamaktı. Yeni oyunumda coşkunun taşan fazlalıklarını köşe başlarından, sokaklardan veya caddelerden geçen insanların yüzlerinde arıyordum. Onun yüzündeki hareketlerin benzerlerini, ona benzemeyen insanların simasında buluyordum. Korku anında irkilirken sol omzun daha yukarı çıkması, dalıp giderken alt dudağın işaret parmağını araması, yorulunca sol elle belini tutma zarifliği, arkadaşlarının peşinden koşarken onlara seslenmek yerine durmadan kikirdemek, çikolata yerken henüz ısırılmamış parçanın yarısı kadar hizada tutulan ambalaj. Artık tüm tepkiler, yüz hareketleri, sokaklar, köşe başları, her şey zihnimde kazılıydı o ilk tabela gibi.
Bu oyunu oynamayı ise ergenlikte bırakmak zorunda kalmıştım çünkü bir erkek her yere dik dik veya saf saf bakarak yürüyemezdi. Onun için hâlâ cesaretimi toplayamamıştım. Ergenliğimde bile cesaretimi toplayamadıysam başıma mutlaka bir felaket gelmiş olmalıydı.
Gerisini hatırlayamıyorum. Uzay aslında fena bir yer değil. Kaçmayacağım buradan, debelenmeyeceğim. Temel ihtiyaçlarımın hepsi -büyük ihtimalle- bağlı bulunduğum kapsül tarafından karşılanıyor. Hatırlamaya devam edeceğim.-Nasıl olduğunu bilmesem de-. Terk etmiş bulunduğum gezegen olan dünya gibi ben de uzaya geldiğimde hata yaparak başladım macerama. Belki de dünyanın veya benim değil de uzayın kaderidir bu: Misafirin hata yaparak gelmesi. Ve hatırlamaktan vazgeçmeyen bu unutkan misafirin cesur olmaya karar verinceye dek, kaçmayıp, debelenmeyip yeni bir oyun kurması.